Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 574. hafta basın açıklamasında “At izinin it izine karışmaması için en iyi çözüm, daha en baştan hakka, hukuka, adalete olağanüstü şekilde riayet etmektir.” denildi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 574. hafta basın açıklamasında, olağanüstü hal sürecinde yapılan uygulamalarda daha sık dile getirilen “At izi, it izine karıştırılıyor” eleştirileri ile ABD’nin Türkiye’ye Suriye için yaptığı operasyon teklifi gündeme alındı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Deniz Çelik’in okuduğu açıklamada, “15 Temmuz darbe kalkışmasından bugüne dikkat çektiğimiz hususlar, artık yönetenler tarafından da dile getiriliyor. At izinin it izine açıkça karıştığı söyleniyor. Doğrudur! Lakin unutulmasın ki, bu durum; darbe girişimi sonrası yürütülen sürecin hukuk kaidelerine uygun şekilde yürümemesinin bir neticesidir. Darbe gibi halka karşı büyük bir kötülüğe kalkışanların cezasız kalmasını istemiyoruz. Fakat bu kötülükle hiç alakası olmayan insanların cezalandırılmasını da istemiyoruz. Olağanüstü bir hal yaşanıyor olması, hukukun ortadan kalktığı anlamına gelmez… Hukuk, her halde ve herkes için şarttır. Aksi takdirde sürekli yeni hatalar yapılır ve çözüm için kurulacak kriz masaları, telafisi mümkün olmayan sorunların altında kalır. O halde en iyi çözüm, daha en baştan hataya, haksızlığa imkân vermemektir… O zaman ne kurunun yanında yaş da yanar; ne de at izi, it izine karışır.” denildi.
ABD tarafından Türkiye’ye yapılan “Rakka’ya operasyon” teklifinin tuzak olduğu ifade edilen basın açıklamasında, konuyla ilgili “Bir yandan kendi içimizde sorunlarla boğuşurken, diğer yandan da Amerika tarafından Suriye’de adım adım tehlikenin içine doğru çekiliyoruz. Pentagon’da hazırlanan ve bizi nasıl bir savaşla yahut ne tür sinsi tuzaklarla karşı karşıya bırakacağını bilemediğimiz planlar; Suriye’deki krizin çözümüymüş gibi gösteriliyor. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Ne Türkiye’nin, ne Suriye’nin ne de Irak’ın kaderinin, Pentagon’da çizilmesine ortaklık etmemeliyiz. Bölgeye acıdan, fitneden ve yıkımdan başka hiçbir şey getirmeyen bölge dışı güçlerin çıkarlarına alet olmamalıyız.” Açıklama, Kurban Bayramı için verilen şu mesajla son buldu: “Allah için adanmanın, kendini Allah’a adamanın sembolü olan Kurban Bayramımızın, hem İslam ümmeti hem de tüm insanlık için esenlik dolu günlerin gelişine vesile olmasını temenni ediyoruz. “
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 574. Hafta Basın Açıklaması
HERKES İÇİN HUKUK, HER HALDE ADALET!
Değerli Platform dostları, duyarlı Sakarya halkı;
Uzun süredir yaşadığımız sistem krizi, 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla yeni boyutlar kazandı. 12 Eylül darbecilerinin yaptığı kanunlar ile başka bir darbeci şebeke tasfiye edilmeye çalışılıyor. Haliyle ortadaki bu tezatlık, sorunu çözmek yerine, mevcut krizi derinleştiren sonuçlar üretiyor. İş öyle bir noktaya geldi ki, olağanüstü hal kararnamelerinin altında imzası bulunanlar, aldıkları kararların sonucunda yapılan hatalardan şikâyet ediyor.
15 Temmuz’dan bugüne dikkat çektiğimiz hususlar, artık yönetenler tarafından da dile getiriliyor. At izinin it izine açıkça karıştığı söyleniyor. Doğrudur! Lakin unutulmasın ki, bu durum; darbe girişimi sonrası yürütülen sürecin hukuk kaidelerine uygun şekilde yürümemesinin bir neticesidir. Darbe gibi halka karşı büyük bir kötülüğe kalkışanların cezasız
kalmasını istemiyoruz. Fakat bu kötülükle hiç alakası olmayan insanların cezalandırılmasını da istemiyoruz.
Olağanüstü bir hal yaşanıyor olması, hukukun ortadan kalktığı anlamına gelmez. Normal zamanda mevcut yasalar açısından suç olmayan bir şey, olağanüstü halde de suç sayılamaz. Bu sebeple suçu sabit olmadan, somut deliller ortaya konmadan, haklarında herhangi bir yargılama yapmadan, savunma hakkı dahi tanımadan; insanları peşinen suçlu gösteren ve açığa alma, ihraç ya da tutuklama şeklinde cezalandıran uygulamalar da kabul edilemez.
Adaletin, geciktirilmeden tecellisi herkesin hakkıdır. Hukuk, her halde ve herkes için şarttır. Aksi takdirde sürekli yeni hatalar yapılır ve çözüm için kurulacak kriz masaları, telafisi mümkün olmayan sorunların altında kalır. O halde en iyi çözüm, daha en baştan hataya, haksızlığa imkân vermemektir. En doğru çözüm; hakka, hukuka, adalete olağanüstü şekilde riayet etmektir. O zaman ne kurunun yanında yaş da yanar; ne de at izi, it izine karışır.
Değerli dostlar,
Bir yandan kendi içimizde sorunlarla boğuşurken, diğer yandan da Amerika tarafından Suriye’de adım adım tehlikenin içine doğru çekiliyoruz. Pentagon’da hazırlanan ve bizi nasıl bir savaşla yahut ne tür sinsi tuzaklarla karşı karşıya bırakacağını bilemediğimiz planlar; Suriye’deki krizin çözümüymüş gibi gösteriliyor. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Ne Türkiye’nin, ne Suriye’nin ne de Irak’ın kaderinin, Pentagon’da çizilmesine ortaklık etmemeliyiz. Bölgeye acıdan, fitneden ve yıkımdan başka hiçbir şey getirmeyen bölge dışı güçlerin çıkarlarına alet olmamalıyız.
Görünen o ki, bu coğrafyada herkesi adalet içinde yaşatacak bir sistem inşa etmeden, bölgesel bir barış düzeni kurulmadan, hiçbirimiz huzur bulamayacağız. Bu sebeple temel almamız gereken, bölge halklarının maslahatı olmalıdır; yerel ya da küresel güç odaklarının, çıkar gruplarının hesapları değil!
Sevgili kardeşler,
Zaman hızla akıp giderken, günler haftaları kovalarken; bir mübarek bayrama daha kavuşmuş bulunuyoruz. Allah için adanmanın, kendini Allah’a adamanın sembolü olan Kurban Bayramımızın, hem İslam ümmeti hem de tüm insanlık için esenlik dolu günlerin gelişine vesile olmasını temenni ediyoruz. Bu haftaki açıklamamızı, merhum Ali Şeriati’nin, hepimizi nefis muhasebesine çağıran şu pasajıyla tamamlıyoruz:
“Senin İsmail’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim’in İsmail’i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikatı duymaktan ve bilmekten alıkoyan... ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a yaklaşmak istiyorsan, İsmail’i Mina’da kurban etmen gerek…
“Senin İsmail’in kimdir? Veya nedir? Makamın mı? Onurun mu? Mevkin mi? Statün mü? Mesleğin mi? Paran mı? Evin mi? Bağın bahçen mi? Otomobilin mi? Sevdiğin mi? Ailen mi? İlmin mi? Rütben mi? Sanat ve maharetin mi? Ruhaniyetin mi? Alimliğin mi? Elbisen mi? Adın mı? Namın mı? Şöhretin mi? Canın mı? Ruhun mu? Gençliğin mi? Güzelliğin mi? Ben
nereden bileyim? Bunu sen kendin bilirsin. Her ne ve kim ise onu sen kendin Mina’ya getirmeli ve Kurban için seçmelisin.
Ey “Hakk’a teslim olan”, “Allah’ın kulu”! Hakikatin senden istediği şey, işte budur. Budur “imanın daveti”, “risaletin mesajı”. Bu senin sorumluluğundur, ey “sorumlu insan”! Ey “İsmail’in babası”! “İsmail’ini öldür”! “Kendi ellerinle kurban et”!”