Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 612. hafta basın açıklamasında, İslam ümmetinin parça bölük haline dikkat çekerek, “Hakkaniyeti, adaleti, barış ve esenliği, herkes için istemeliyiz. Ramazan ayı, böyle bir uyanışa ve dirilişe vesile olsun” dedi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 612. hafta basın açıklamasına “Kur’an ve oruç ayı olan mübarek Ramazan, tüm esenliğiyle hoş geldi. Fakat içinde bulunduğu hali hoş bulmuş mudur; işte burası şüpheli. Çünkü İslam ümmeti, bir Ramazan ayına daha parçalanmış, bölünmüş ve her türlü fitneye, şiddete, ezilmeye ve sömürülmeye müsait bir halde girdi. İslam beldelerinin hangisine baksak, gördüğümüz acı ve gözyaşı oluyor.” ifadeleriyle başlayarak, Suriye, Irak, Mısır, Yemen, Bahreyn, Arakan ve Doğu Türkistan gibi ülkelerde yaşanan iç savaş, işgal, çatışma, açlık, hastalık, hak ihlalleri gibi insanlık krizlerine dikkat çekti. Platform adına Deniz Çelik’in okuduğu açıklamada 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki hale de dikkat çekilerek “Siyaset çözüm, yargı adalet, eğitim insaniyet getirmiyor. İfade özgürlüğü, politik gündeme göre bir var, bir yok.” denildi.
Ramazan ayı vesilesiyle herkesin nefis muhasebesi yapması gerektiği belirtilen açıklamada “Ramazan, sadece oruç ile bedenlerimizin terbiyesi değildir. Kur’an ile zihnimizin, ruhumuzun yenilenmesidir. Oruç ile sadece aç kalanların halini anlamamız yetmez; hem insanlığı ve tabiatı her yönüyle sömüren, hem de onu açlığa sürükleyen kapitalist dünya düzenini de anlamamız lazım. İşgal ve savaş getiren küresel hırsların yol açtığı sorunları düşünmemiz lazım. Daha çok yol, daha çok inşaat, daha çok betondan yapılar dikmek için ormanlarımıza, derelerimize ve zeytin ağaçlarına göz diken içimizdeki güç arzusunu da görmemiz lazım. Ramazan, bize üç kuruşluk dünya saltanatı için yeryüzünü mahveden hırslardan vazgeçmemiz gerektiğini öğütlüyor. Adaletin, herkesin hakkına rıza göstermekle, herkesin hukukuna uymakla sağlanacağını hatırlatıyor. Hakkaniyeti, adaleti, barış ve esenliği, sadece kendimiz için değil herkes için istemedikçe, tam olarak iman etmiş sayılamayacağımıza işaret ediyor.” denilerek, kendi halimizi düzeltmedikçe, içinde bulunduğumuz yerel ve küresel durumun değişmeyeceği vurgusu yapıldı.