Saadet Partimizin Genel Merkezi tarafından düzenlenen Halkla Kucaklaşma Programını icra etmek üzere bir araya gelmiş bulunmaktayız.
Üç günlük program çerçevesinde bütün illerimizde değişik halk kesimleriyle buluşup Sivil Toplum Kuruluşlarımızı ziyaret edeceğiz.
Yapılacak olan Kanaat Önderleri, STK, Esnaf, Mahalle Ziyaretleri ile halkımızla bire bir görüşme, sorunları yerinde dinleme, halkın nabzını tutma, halkın beklentilerini bir kez daha tespit etme ve bunların çözümleri konusunda fikir alışverişinde bulunarak son derece önemli bir çalışma yapacağız. Beş ay sonra Genel Seçimler yapılacaktır. Her seçim önemlidir, bu seçim çok daha önemlidir.
Saadet Partimiz bu seçimlere verdiği önem sebebiyle şimdiden halkla buluşmaya başlamıştır.
Programın ilk gününde yapmakta olduğumuz Basın Toplantısı ile ülkemizde, bölgemizde ve dünyada meydana gelen sosyal, siyasal ve ekonomik olayları Saadet Partimiz açısından değerlendireceğiz.
Gündemdeki en sıcak konu;
Dört eski bakanın TBMM Soruşturma komisyonu tarafından Yüce Divana gönderilmemesi kararı önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulunda görüşülecektir.
Burada yapılması gereken en ufak bir şüpheye mahal bırakmadan bu dört eski bakanın Yüce Divana, yani Anayasa Mahkemesinin huzuruna çıkarılmasıdır.
Eğer suçlu değillerse yüksek mahkemenin huzuruna giderek aklanma mecburiyeti vardır. Bu süreç yaşanmayacak olursa şüpheler devam edecek ve toplum vicdanında bir leke olarak kalacaktır.
AKP’nin bakanlarını kendi kendine akladığı şeklinde bir kanaat ortaya çıkacaktır ki, bunu hükümetin kendisinin de tasvip etmeyeceğini düşünüyoruz.
Gönlümüz isterdi ki, 2014 yılı güzel hatıralarla tarihteki yerini alsın. İsterdik ki, sevinçlerimiz, umutlarımız acılarımızdan daha fazla olsun.
Bütün dünyaya huzur, barış ve kardeşlik hakim olsun.
Ama tam tersine, 2014 yılından kalan tek şey, sömürü, savaş, çatışma, kan ve gözyaşı.
Başımızı nereye çevirsek bir yangın var.
Kulağımızı nereye kabartsak binlerce mazlumun feryadı duyuluyor.
Şu an dünyanın 80 ayrı bölgesinde iç savaş, çatışma ve kaos hakim.
Sadece 2013 yılında 51 milyon insan açlık, yoksulluk ve çatışmalar yüzünden yerini, yurdunu değiştirmek zorunda kaldı. Yüz binlerce insan öldü ve sayısı milyonları aşan insan yaralandı.
Afrikada her dört çocuktan birisi 5 yaşını görmeden hayatını kaybediyor. Her on dakikada bir çocuk, önlenebilir hastalıklar nedeniyle ilaç bulamadığı için ölüyor.
İşte küresel Emperyalistlerin işgal, sömürü, zulüm, iç çatışma çıkarmaları sebebiyle dünyanın durumu böyle.
Oysa bu dünyada herkese yetecek kadar yer de var, nimet de var. Ancak, Adil Bir Düzen yok.
Şunu iftiharla belirtelim ki; Saadet Partisi olarak biz zulme karşıyız.
Biz sömürüye karşıyız.
Daha fazla silah satmak için, daha fazla çatışma çıkaran silah baronu zalimlere karşıyız.
Bir damla petrol için bin damla kan akıtmaktan çekinmeyen zalimlere karşıyız.
Biz Saadet Partisi olarak Hak ve Adalet merkezli Adil Bir dünyanın kurulması için mücadele ediyoruz.
Çünkü bizim Saadet partisi olarak temelimiz sevgidir, barıştır, kardeşliktir.
Bu yeni dünyada;
* Savaş değil, barış
* Çatışma değil, diyalog
* Çifte standart değil, adalet
* Üstünlük değil, eşitlik
* Sömürü değil, hakça paylaşım
* Baskı ve zulüm değil, demokrasi ve insan hakları olacak.
Ülkemizde meydana gelen gelişmeleri değerlendirdiğimizde;
AKP’nin iktidara geliş ortamının hazırlanması ve AKP tarafından reel politiğin benimsenmesi ile şu temel görüşler ekseninde bir siyaset yürütülmüştür.
1. AB bir medeniyet projesidir ve mutlaka AB’ye girilmelidir.
2. ABD dünyanın gerçeğidir ve stratejik ortağımız olmalıdır.
3. Faiz bir dünya gerçeğidir. Ekonomimizi küresel ekonomiye entegre etmeli ve Faizci Kapitalist Düzen ile beraber çalışılmalıdır.
12 yıllık iktidar döneminde olumlu icraatlar olarak algılanan Anayasa Referandumu, Askeri Vesayeti kaldırmaya yönelik adımlar, darbe ve darbecilerle mücadele sürecinde dün büyük başarı diye yapılanların bugün nasıl değiştirildiğini ibretle izliyoruz. Yollar, hastaneler, havalimanları, hızlı tren, sağlık hizmetlerindeki yenilikler, TOKİ vasıtasıyla ev sahibi olma, vb. bunlar gündelik hayatı kolaylaştıran icraatlardır.
“Biz yol yaptık, kalkındık.” diyorlar.
Yol yapmakla kalkınma olmaz. Kalkınma ancak Sanayileşme ve Teknolojide yapılacak hamle ile olur. Dünya çapında marka olmuş firmalara sahip olmakla, yerli otomobilini, yerli uçağını, tankını yapmakla, bilişim teknolojisinde dünya ile yarışla olur. Kısacası üretimle, üretimi artırmakla olur.
“Osmanlıcayı mecburi ders haline getirdik.” diye övünüyorlar. Bu proje Saadet Partisinindir
Pekala, siz 12 yıl içerisinde Osmanlıcayı öğretecek kaç öğretmen yetiştirdiniz?
“AB bir medeniyet projesidir.” diyerek AB’ye teslim oldular. Bütün Ahlaki tahribat ve saymaktan hicap duyduğumuz değişiklikler bu başlık altında yapılmaktadır.
Bu düzenlemeler bizim inancımızla, kültürümüzle, tarihimizle bağdaşmayan, toplumumuzun yapısını bozmaya yönelik uygulamalardır.
Nitekim Ahlaki Tahribat hızla yayılmıştır.
* Aile yapımızın temeline dinamit konulmuş, gençliğimiz ve gelecek nesillerimiz öz benliğinden koparılmıştır.
* Eğitim müfredatı iyileştirilmediğinden manevi tahribata sebep olmuştur.
* Boşanma, intihar, uyuşturucu, içki, fuhuş gibi suçlar hızla artmaktadır.
* Yolsuzluk, rüşvet, partizanlık, adam kayırma, haksızlık ve hukuksuzluk almış başını gitmiştir.
* Nitekim son üç yılda, hırsızlık ve yolsuzluk gibi olaylar % 68 nispetinde artarak 50.000’den 84.000’e ulaşmıştır.
* Faiz ve israf her kesimi çökerten yaygın bir bela olarak önlenememiştir.
* Herkes, Türkiye nereye gidiyor? endişesi taşıyor.
“ABD –İsrail stratejik ortak” kabulüyle;
1 Mart tezkeresi için “Memur maaşlarının konuşulması bir mahkumiyetin ifadesidir.
Atılan bütün nutuklar İsrail’in aleyhine, ama bütün uygulamalar İsrail’in lehinedir.
Mevcut iktidar ABD’nin yörüngesinde bir uydu gibi hareket ettiğinden bağımsız, milli, özgün ve şahsiyetli bir politika ortaya konulamıyor.
Bütün komşularımızla ilişkilerimiz tarihin en düşük seviyesine inmiştir.
Ülkemiz nato kılıfı geçirilmiş pek çok sistemin kontrolü altındadır.
BOP bünyesinde İsrailin çevresi boşaltılmış, Irak, Mısır, Libya, Suriye çökertilmiştir. Bu olumsuz durumda yazık ki Türkiye’de etkin rol oynamıştır..
“Faizci kapitalist düzenle çalışırız.” derseniz, bu köle düzenini, bu sömürü düzenini devam ettirmiş olursunuz. Zengin daha zengin, fakir daha fakir hale gelir.
Bugün geldiğimiz noktada;
* Ekonomi bütünü ile bıçak sırtındadır. Resmi işsizlik oranı 10.5 olmuştur. Genç işsizler oranı % 20.8’dir.
* Sanayiye, üretime, kalkınmaya kaynak ayrılamamaktadır.
* Borca dayalı ekonomi ve faiz politikalarıyla bütçenin önemli bir parçası faize gitmektedir.
* Bugün toplam iç ve dış borç 615 Milyar dolar’dır. (Kamu ve özel sektör toplamı)
2015 bütçesinde yatırıma 41 milyar TL ayrılmasına karşın faize 54 milyar TL ayrılmıştır. Mayıs 2013’te IMF’ye borcumuz bitti. Ama 623 Milyar TL Kamunun borcuna karşılık bu faiz ayrılmıştır.
* Memur, işçi, emekli, çiftçi ve esnafın satın alma gücü düşmüştür. Yıllık ücret artışı 3+3 olarak gerçekleşirken, gelen zamlar karşısında bu artış eriyip gitmektedir.
* Dokuz milyon emekliye verilen zam % 2.3 olmuştur. Bu emeklilerle resmen alay etmektir.
Açlık sınırı 1250 TL, Asgari Ücret 949 TL’dir.
Bizim dönemimizde hiçbir çalışanın maaşı açlık sınırının altında olmayacaktır.
* Kredi Kartı borcu ödeyemeyenlerin sayısı Eylül 2014’te 638. 000 kişi, bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 434.000 kişi.
* İç göç önlenememiş, bunun sonucu olarak dengesiz kentleşme ve sosyal problemler çığ gibi artmıştır.
* TÜİK Raporlarında, gelir dağılımındaki adaletsizlik çok net görülmektedir. % 20’lik en alt grup milli gelirden % 5.6 pay alırken, % 20’lik üst grup milli gelirden % 44 pay almaktadır.
* İthalat 220.5 milyar dolar, ihracat 144.5 milyar dolardır. İktidar ihracattan devamlı bahsederken ithalattan hiç bahsetmemektedir.
Dış ticaret açığı 76 milyar dolar olmuştur.
* Ucuz ithalat sebebiyle dışarıdan gelen her şey yerli sanayiyi baltalamaktadır.
* Buğday, mısır, pamuk, pirinç ithal edilir hale gelmiştir. Kotalar sebebiyle tarımda üretim düşmüştür.
* Canlı hayvan ithalatı sebebiyle Hayvancılık çökertilmiştir.
Saadet Partisi olarak çözüm önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz.
* Ahlaki ve Manevi değerler, eğitimin her kademesinde ele alınmalıdır.
* Sanayi ve Kalkınma hamlesi başlatılmalıdır. Üretim, istihdam ve ihracata dayalı bir ekonomi uygulanmalıdır.
* Ekonominin bünyesindeki faiz mikrobundan kurtularak, faizsiz ekonomik düzene geçilmelidir.
* Devlet-Millet kaynaşması sağlanmalıdır. Kamplaşma, kutuplaşma ve kavgaya son verilmelidir.
* “Herkese Refah” anlayışıyla ülkenin imkanlarından herkesin adaletli bir paylaşımla faydalanması sağlanmalıdır. Bütün çalışanlara, işçiye, memura, emekliye, engelliye insanca yaşama imkanı sağlanmalıdır.
* Şahsiyetli Dış Politika, Lider Ülke Türkiye ideali ile bağımsız politika uygulanmalıdır. Bunun için güçlü ekonomiye sahip olmamız gerekir.
* Ülkemizde Huzur, Barış ve Kardeşliğin, Yeryüzünde Hak ve Adalete dayalı Yeni Bir Dünyanın kurulması gerekir.
Milli Görüş iktidar ortağı olduğu bütün dönemlerde bu alanlarda en başarılı icraatları gerçekleştirmiştir.
Biz yine geleceğiz, aynı başarıları yine göstereceğiz.
Biz inanıyoruz ki bütün vatandaşlarımız çok daha güzel bir Türkiye’de yaşama hakkına sahiptir.