Sakarya Barosuna mensup avukatlar, Erzurum Özel yetkili savcılarının yetkilerini kaldıran Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurumu (HSYK) ve HSYK'ya destek veren açıklamalar yapan Sakarya Baro Başkanı Vacit Öktem'e tepki gösterdiler.
Sakarya Barosu'na mensup bir grup avukat Sakarya Adliyesi önünde bir araya gelerek Sakarya Barosu Başkanı Vacit Öktem'in açıklamalarına tepki gösterdi. Avukatlar adına açıklama yapan Avukat Zafer Kazan, "Sakarya Baro Başkanı Vacit Öktem geçtiğimiz hafta Sakarya Barosu adına yapmış olduğu açıklamada ve yine İstanbul Barosu'nun hazırlamış olduğu metni Sakarya Barosu olarak imzalayarak HSYK'nın yargıya müdahalesine açık bir şekilde destek vermiştir. Sayın Başkan, Sakarya Barosu adına yapmış olduğu bu çıklama ve beyanları yönetim kurulunun ve Başkanlık Divanı'nın tamamen bilgisi dışında, yönetim kurulunu ve Başkanlık Divanı'nı adeta yok sayarak, habersizce yapmıştır. Bizler bu açıklama ve beyanları herkes gibi basından ve internet sitelerinden öğrenmiş bulunuyoruz. Bu açıklamaların, beyanların ve böyle bir usulün, bir kısım yönetim kurulu üyesi avukat ve meslektaşlarımız tarafından kabul edilmesi asla mümkün değildir" dedi.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet savcıların yetkilerini kaldıran HSYK'ye tepki gösteren Kazan, "HSYK'nın Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılarının hiçbir savunmasını almadan yasaya aykırı bir tarzla yetkilerini apar topar kaldırması, ideolojik bir hareket ve karardır. Bu karar, soruşturmayı bitirin, üzerini kapatın demektir.
Soruşturma devam ederken, hakkında herhangi bir disiplin işlemi yapılmadan, bir inceleme başlatılmadan oradaki soruşturma evrakının içeriğini görmeden HSYK'nın böyle bir karar alması yargıya açık bir müdahaledir. 16 ay önce İzmir ilinde gerçekleştirilen yengeç adlı opeasyonda İzmir özel yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturulan ve gözaltına alınıp tutuklanan eski İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı 16 ay tutuklu kalmış, Yargıtay 5. Ceza dairesi tarafından 10 ay hapis cezasına çarptırılmış ve verilen hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ile aynı konumda bulunan bu kişi hakkında sessiz kalıp işlem yapmayan HSYK'nın adeta yangından mal kaçırırcasına Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını soruşturan özel yetkili Cumhuriyet Savcılarının görevlerini ellerinden alması açık bir çelişkidir.
Bu tasarruf HSYK'nın ideolojik saiklerle hareket ettiğinin ve tarafsızlığını yitirdiğinin açık bir göstergesidir. Kaldı ki soruşturmayı yürüten özel yetkili savcıların görevden alınmalarına karşılık, aynı soruşturmada tutuklama kararı veren ve bu karara yönelik itirazları reddederek tutukluluğun devamına karar veren Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında işlem yapılmaması izah edilemeyecek bir durumdur. HSYK bu eylemleri ile adaletin temel ilkelerinden olan tarafsızlık ve eşitlik ilkelerini açıkça ihlal etmiştir" diye konuştu.
HSKY'nın tamamen idari bir kurum olduğunu ifade eden Kazan, "Hiçbir yargısal görevi olmayan ve tamamen idari bir kurum olan HSYK, toplumun gözü önünde ve diğer yargı mensuplarına gözdağı verecek bir biçimde savcıların yetkilerini soruşturma devam etmekte iken söküp almış, kuvvetler ayrılığına dayalı anayasal demokrasiye, hukuk devleti ilkelerine meydan okumuş, ayrıca soruşturma konusu yapılan suçlarla ilgili örtbas etme girişimi içerisinde bulunmuştur. Bütün kurumlar, siyasi iktidar, HSYK, Yargıtay,Danıştay, yargıya etki edecek açıklamalardan, müdahalelerden şiddetle kaçınmalıdır, ihsas-ı reyde bulunmamalıdır. Kim tarafından hangi kurum tarafından ne amaçla yapılırsa yapılsın yargıya müdahale etmek, yüksek yargı organlarının ise HSYK'nın yapmış olduğu müdahaleye destek vermek suretiyle ihsas-ı reyde bulunmaları, hukukun ve hukukçunun kabul edebileceği bir şey değildir. Hakkın, hukukun tarafı ve yandaşı yoktur. Tarafsızlık evrensel bir ilkedir" dedi.
Türkiye'de darbeler ve müdahaleler ile hukukun birçok defa ihlal edildiğini belirten Kazan, "1960'da, 1971'de, 1980'de, 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da yapılan darbeler ve müdahaleler ile hukuk birçok defalar iğfal edilmiştir. Bir hukuk devletinde yargıçlara, savcılara 28 Şubat'ta olduğu gibi, brifing verilemez, gece yarısı muhtıraları ile millet tehdit edilemez. Şu çok iyi bilinmelidir ki biz hukukçular, hepimiz, birlik olarak hukuka sonuna kadar sahip çıkacağız, zira bu kutsal emanet bizlerin varlık sebebidir.
1980'de olduğu gibi 16- 17 yaşındaki çocukların yaşlarını büyütüp idam edenler, ülkenin seçilmiş hükümetlerini silahla devirenler, bu sıkıyönetim sırasında yüzlerce insanı işkenceden geçirenler, yine millete "Balyoz" planı yapanlar şunu iyice bilmelidirler ki Türkiye Cumhuriyeti'nin hukukçuları bir daha asla sessiz kalmayacak, göz yummayacak ve hukukunu sonuna kadar koruyacaktır" diye konuştu.
Kazan, Türkiye'nin acilen yargı reformuna ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki ülkemiz bağımsız ve tarafsız evrensel niteliklere sahip bir yargı reformuna ihtiyaç duymaktadır. Bu reformun ise 12 Eylül anayasasından kurtularak sivil bir anayasa ile ele alınması ülkemizdeki birçok kriz ve tartışmalara nihayet verecektir. 1960'da, 1971'de, 1980'de, 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da hukuka yapılan darbeler, müdahaleler, her kim tarafından olursa olsun, hakim ve savcılarıyönlendirmeye çaldhapis cezasına çarptırılışanlar brifingler verenler, suç ve suçluyu koruyanlar, örtbas etmeye çalışanlar biz hukukçular tarafından lanetlidir ve öyle kalmaya devam edecektir" dedi.