2016 – 2017 Adli Yılı Sakarya Barosu tarafından Demokrasi Meydanında düzenlenen görkemli bir tören ile başladı.
Atatürk Anıtı’na çelenk sunumu ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törende açılış konuşmasını Baro Başkanı Av. Zafer Kazan yaptı.
Nazım Hikmet’in “Dünya Adaletsiz Çocuk” şiiri ile başladığı konuşmasında yaşadığımız 15 Temmuz Darbesi girişimi ve ardından ülkemizin pek çok şehrinde yaşanan terör olayları nedeniyle tarifsiz acılar yaşadığımızı ifade eden Başkan Kazan : “Evet, öfkeliyiz ancak biz hukukçular öfkenin bizi esir almasına müsaade edemeyiz. Yapılan yargılamalarda suçluların arasına masum tek bir insanın karıştırılmasına rıza gösteremeyiz.” diyerek savunmanın önemine vurgu yaptı.
PROTOKOLDEN YOĞUN KATILIM
Yapılan basın açıklamasının ardından Baro Hizmet Binası Bahçesinde düzenlenen kokteyl ile devam eden adli yıl açılış organizasyonuna avukatlar ve stajyer avukatlar yoğun katılım gösterirken, Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş ve Eşi Av. Aylin Özer Coş, Garnizon Komutanı Emin Dursun, Sakarya Adalet Komisyonu ve 2.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı M.Sertaç Kesler, Sakarya Üniv. Rektör Yrd. Musa Eken, MHP İl Başkanı Av. Levent Bülbül, Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, SATSO Yönetim Kurulu Üyesi Emrullah Terzioğlu, Sakarya Esnaflar ve Sanatkârlar Odası Başkanı Hasan Alişan, Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Ertuğrul Kocacık, İnşaat Müh. Odası Başkanı Hüsnü Gürpınar, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur, Sakarya Gazeteciler Birliği Başkanı Zeki Aydıntepe, Harp Mal. Gazi Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı Hayrettin Kaplan, Muharip Gaziler Derneği Yöneticileri, Kuvayi Milli Mücadele Derneği Başkanı Muzaffer Çoşkun ve üyeleri, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Erol Aydın, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Fatma Şengül, Kızılay Derneği Başkanı Ahmet İşgüzar, Sakarya Muhtarlar Derneği Başkanı Erdal Erdem, Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tevhide Yağan ve Yön. Kurulu Üyeleri de kokteyle katılanlar arasındaydı.
Başkan KAZAN’ın 2016- 2017 yılı adli yıl açılış konuşmasının tam metni şu şekilde;
NAZIM HİKMET DİZELERİ İLE SESLENDİ
“Çıkar boynundan at o ipi çocuk!
Salıncaklar mı yok sana?
Kalk hadi o soğuk betondan,
Yatacak başka yer mi yok sana?
Annemi verdim babamı verdim,
En sevdiklerimi verdim de ölüme;
Ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
Kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün...
Görmedim Ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını...
...ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
Ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
Dünya adaletsiz çocuk!
Dünya zorba” (Nazım Hikmet)
TARİFSİZ ACILAR
Hukuksuzluk ölümdür, terördür, gözyaşıdır, adaletsizliktir, evlat acısıdır. Hukuksuzluk acıların en büyüğüdür. Bu nedenle 15 Temmuz gecesi hukuka ve demokrasiye darbe yapmaya kalkışan hainler bir insanlık düşmanıdırlar ve tabi olarak biz hukukçuların da en büyük düşmanıdırlar. Bu terör saldırısı ülkemizi derinden yaralamış ve insanlarımıza tamiri zor bir travma yaşatmıştır. Öncelikle bu hain kalkışmaya karşı koyarken hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Baromuz tüm şehit ailelerimizin ve gazilerimizin yanındadır, onlara ihtiyaç duydukları her türlü hukuki hizmeti, gönüllü olarak vermektedir ve vermeye devam edecektir.
Neredeyse bütün yerel ve küresel terör örgütlerinin(PKK, IŞİD, FETÖ) elbirliği ile hedef aldığı güzel ülkemizde uzun bir süredir tarifsiz acılar yaşatılıyor. Büyük şairin dediği gibi böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden. Kimimiz annesini verdi, kimimiz babasını, kimisi en sevdiklerini, ancak görmedim ben Gaziantep’te yaşandığı gibi, Suriye’de olduğu gibi çocukların dalından koparılır gibi koparıldığını. O minicik kalpli çocuklara “dünya adaletsiz çocuk dünya zorba” demekten başka bir şey diyemiyorum.
BAŞSAĞLIĞI
Biri diğerini unutturacak üst üste acılar yaşadık, yaşıyoruz. 31 Mart 2015 günü görevi başında şehit edilen Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ın acısı soğumadan 28 Kasım 2015’de Baro Başkanı Tahir Elçi yaptığı basın açıklaması sonrasında uğradığı hain bir saldırı sonucu hayatını kaybetti. Acılarını hala yüreğimizde hissediyoruz. Hukuka, hukukçuya yapılan bu hain saldırıları bir kez daha lanetliyor ve meslektaşlarımıza rahmet diliyorum.
Ancak 15 Temmuzdaki gibi bir hainliği görmemiştik yine ömrümüzde. Darbenin ve Hukuksuzluğun hiç bu kadar soğuk ve kalleş yüzüyle karşılaşmamıştık. Çocuklarımızın geleceğinden hiç bu kadar endişelenmemiştik. Evet, öfkeliyiz ancak biz hukukçular öfkenin bizi esir almasına müsaade edemeyiz. Yapılan yargılamalarda suçluların arasına masum tek bir insanın karıştırılmasına rıza gösteremeyiz. Çünkü biz biliyoruz ki delil olmadan bir tek gün bile bir kişinin gözaltına alınması en çok devlet içerisine çöreklenmiş bu hain çetenin, bu milletin canına kast etmiş kalleş teröristlerin, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmamızı istemeyen mihrakların işine yarayacaktır. Bu duruma asla fırsat verilmemelidir.
Yine bu dönem içinde ani vefatları ile bizleri derinden üzen Av. Murat Aktaş ve Av. Cumhur Ateş üstadımızı ve sevgili ağabeyimiz Baro Başkanımız Av. Fikret Erdem’i sevgi ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
HUKUK HERKESİN EFENDİSİDİR!
“Adalet Mülkün Temelidir” anlayışı içinde insanlarımıza huzur ve güven vermesini ümit etmekten başka çaremiz olmayan yeni bir Adli Yıla başlıyoruz. Her zaman olduğu gibi yine hukukun üstünlüğü diyeceğiz, eksiksiz demokrasi diyeceğiz, duyulmasak ve maalesef yeterince anlaşılmasak da kutsal savunma hakkı diyeceğiz, adil yargılanma hakkı diyeceğiz. Başımıza türlü türlü felaketlerin gelmesini beklemeden söyledik biz tüm bunları. Bundan böyle de söylemeye devam edeceğiz zira savunmayı çökertip yargıyı ayakta tutmak mümkün değildir. Güçlü yargı ancak güçlü ve bağımsız bir savunmayla mümkündür. Unutulmasın ki, savunma çökerse yargı da çöker ve hep beraber altında kalırız. Platon asırlar ve asırlar(MÖ 427 - MÖ 347) önce bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir; “Hukuk ve diğer bir otorite karşı karşıya geldiğinde, devletin çökmesi çok da uzak değildir, ama hukuk, devletin efendisi ise ve devlet de hukukun kölesi ise, ancak bu durumda bir ümit vardır”. Platon’un M.Ö tespit ettiği bu gerçekleri bilim teknoloji ve uzay çağı dediğimiz günümüzde ifade etmenin sanırım en azından bir sakıncası yoktur! Bu itibarla şunu açık bir şekilde ifade etmek zorundayız; Hukukun efendisi olmaz. Hukuk, en başta yargı mensupları olmak üzere, herkesin efendisidir. Bilgelik, cesaret, yiğitlik, ölçülülük ve adalet hepsi ancak hukuk ve eksiksiz bir demokrasi içinde mümkündür.
15 TEMMUZ BENZERİ FELAKETLER YAŞAMAMAK İÇİN
Esasen, Hukuk devleti ve demokrasi kavramları, etle tırnak gibi birbirlerine bağlıdırlar. Bu gerçekten hareketle hukuksuz bir demokrasinin ve demokrasisiz de bir hukukun olamayacağı açıkça ortadadır. Ancak hem demokrasinin hem de hukukun gelişmişlik düzeyi, içinde yaşadığı toplumu yansıtmaktadır. Yani demek istiyorum ki demokrasi ve hukuk aynı zamanda bir eğitim işidir. Kişilik karakter, ahlak, karşılıklı saygı kültürü o toplumun aynı zamanda hukukunun ve demokratik gelişmişlik düzeyinin şaşmaz bir ölçütüdür. Bu nedenle demokrasimizi ve hukukumuzu muhkem kaleler haline getirmek için devlet olarak topyekun bir eğitim seferberliği ilan etmek zorundayız. Ve pek tabiki, hiç tereddütsüz, bu eğitim Atatürk’ün reçete ettiği bilim ve fenni esas alan laik bir eğitim sistemi olmalıdır. Bunun başka çaresi yoktur. 15 Temmuz gibi yeni felaketler yaşamamak için bu gerçeğin kapılarını sonuna kadar açmak ve oradan tereddütsüz bir şekilde ilerlemek zorundayız. İşte o zaman hukukun devlete dokunduğunu ve demokrasi şiirleri yazdığını göreceksiniz.
TOPLUM YARGIYA GÜVENMELİ
Yine her adli yıl açılışında olduğu gibi hukukun üstünlüğü diyoruz. Bağımsız ve tarafsız bir yargı diyoruz. Zira demokrasiyi yaşatmak ve korumak ancak hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, hukukun kölesi olmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı ile mümkün olacaktır. Bu nedenle öyle bir Yargı kurmalıyız ki Atatürk’ün 1925 yılında hayalini kurduğu, “zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür” diyerek tanımladığı bir yargıya karşılık gelmelidir.
Ancak bilinmelidir ki Adliyemizin bu ülküsü, Yargıyı yargı yapan, Yargıcı yargıç yapan, devleti bir hukuk devleti yapan avukatlar sayesinde mümkündür.
Eğer dün toplum yargıya güven duymuyordu ise, yargı güven verecek kararlardan ve işleyişten mahrumdu ise bunun gerçek sebebi yargı sistemi içinde avukatın kurucu unsur olarak görülmüyor ve dışlanıyor olmasından kaynaklanıyordu. Hepimiz bu durumun artık değişmesini ve geçmişte yapılan hataların tekrarlanmamasını ve toplumun Yargıya güvenmesini arzu ediyoruz.
ENGELLEME, TACİZ, TEHDİT OLMADAN GÖREVİMİZİ YAPMAK İSTİYORUZ
Yine bu minvalde; Polis, Jandarma ve Cumhuriyet Savcılarının avukatları müvekkillerinin işlemiş oldukları suçlarla ilişkilendirmelerinden kaçınmalarını ve avukatların mesleki görevlerini tehdit, engelleme, taciz olmaksızın müsaade edilmesinin sağlanmasını, ilgili devlet organlarından gerekli tedbirleri almasını önemle vurgulamaktayız. Zira avukat yargılamayı meşru kılan yegâne unsurdur. Şundan herkes emin olmalıdır, avukatlar yargılamanın önünü açan ve adaletin tecellisine hizmet eden kişilerdir. Bu itibarla güvenlik güçleri ve soruşturma savcıları özellikle Avukatları dost bilmelidirler. Avukatlar soruşturmaların ve suçla mücadelenin en büyük yardımcısıdırlar ve iyi bir avukat aynı zamanda soruşturmayı yürütenleri hata yapmaktan koruyan bir etkinliğe de sahiptirler.
Tarih boyunca özgürlükler mücadelesinin lokomotifi olmuş gurur duyduğum avukat meslektaşlarım;
ÇÖZÜM DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ
Elbette nice sorunlarımız var. Ancak keyfilikten kaynaklanan sistemsizlik sorunu, eksik demokrasi ve hukuksuzluk bizim en önemli meslek sorunumuzdur. Meslek sorunlarımızın özünde, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi tanımayanların neden olduğu yıkımlar vardır. Mesleğimizin itibarı, devletin tüm erklerinin ve kurumlarının hukuka ve demokrasiye saygılı olmanın gereğine inanmış olmasına bağlıdır. Hukuk ve demokrasi Avukatların yaşam fanusudur. Avukatlar ancak hukuk ve demokrasi ikliminde yaşayabilirler.
Sorunlarımızın asli çözümü, demokratik bir hukuk devleti olmamıza bağlıdır.
Yatırımcının daha çok yatırım yapması, daha çok iş ve istihdam yaratılması, işsizliğin ortadan kaldırılması, işçi, memur, köylü, kentli, öğrenci, kadın, erkek, genç, yaşlı, emekli herkesin geleceğe güvenle bakması, kendini güvende hissetmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına demokrasinin eksiksiz bir şekilde işletilmesine bağlıdır.
ATATÜRK İLKELERİNE BAĞLI
Aydınlık bir gelecek ancak bilimle, fenle ve sanatla mümkündür. Adalet ise bütün bunların, öyleyse geleceğimizin güvencesidir.
Herkesin huzur içinde yaşadığı, laik demokratik hukuk devleti ilkelerinin tam anlamıyla işlediği, çağdaş Atatürk ilkelerine bağlı aydınlık bir Türkiye’yi bu millet artık hak etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerimle yeni adli yılın avukat-hakim ve savcı meslektaşlarımıza, adliye çalışanlarına, adalet-huzur-hukuk ve güven ümidi içinde olan yurttaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.