Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 197. kez Adapazarı AKM önünde toplandı
Yapılan açıklamada; "Ancak tüm bu tartışmalar darbecilerle onların karşısına konan mağdurlar arasında nasıl bir çatışma olduğunu tespit etmekte zorlandık. Zira biliyoruz ki coğrafyamızda tüm darbeleri “Kemalizm” adına ordu yapmıştır ve son vak’a öncesinde de “Kemalizm” ile darbecilerin hedefi oldukları iddia edilen kesimler arasında tam bir mutabakat olduğunu biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki Her iki kesimde Kemalizme sadakat noktasında birbirleriyle yarış ediyorlar, yine her iki kesimde “islami direniş” karşısında abd- İsrail cephesine ykınlar ve yine çok iyi biliyoruz ki her iki kesim de örgütlü topluma sendikalara, emek cephesine, kürt meselesine aynı zaviyeden bakıyorlar. Yine başörtüsü yasağı noktasında da mağdur olduğu iddia edilen her iki kesimin de Kemalist egemenliğe tam bir ubudiyetle tabi olduklarını biliyoruz." ifadelerine yer verildi.
"28 Şubat'tan bu yana geldiğimiz noktada toplumsal ifsada göz yumanların bireysel hassasiyetleri de zaman içinde nasıl yitirdiklerine şahid oluyoruz, zira biliyoruz ki “bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” ve bu Rabbimizin kanunudur" saptaması yapılan basın açıklaması Lübnan ve İran'da yapılan seçimlerin değerlendirilmesi ile sona erdi.
Açıklamanın tam metni: SAGİR 197.Basın Açıklaması
Darbecillerle Hesaplaşma Düzenle Hesaplaşma İle Olur
Son haftaya damgasını vuran “irtica ile mücadele “ kapsamında kurgulanan AKP ve Fethullah Gülen’e yönelik imha etme teşebbüsü tartışmaları ile geçirdik.
Ancak tüm bu tartışmalarda darbecilerle onların karşısına konan mağdurlar arasında nasıl bir çatışma olduğunu tespit etmek te zorlandık.
Zira biliyoruz ki coğrafyamızda tüm darbeleri “Kemalizm” adına ordu yapmıştır ve son vak’a öncesinde de “Kemalizm” ile darbecilerin hedefi oldukları iddia edilen kesimler arasında tam bir mutabakat olduğunu biliyoruz.
Ve yine biliyoruz ki Her iki kesimde Kemalizme sadakat noktasında birbirleriyle yarış ediyorlar, yine her iki kesimde “islami direniş” karşısında abd- İsrail cephesine yakınlar ve yine çok iyi biliyoruz ki her iki kesim de örgütlü topluma, sendikalara, emek cephesine, kürt meselesine aynı zaviyeden bakıyorlar. Yine başörtüsü yasağı noktasında da mağdur olduğu iddia edilen her iki kesimin de Kemalist egemenliğe tam bir ubudiyetle tabi olduklarını biliyoruz.
Zaten son olayda da Başbakan ve genelkurmay başkanı Ordu ile hükümet arasında sorun olmadığını ve “demokrasiden” -ki kastedilen aslında demokrasi değil “Kemalist Cumhuriyet”tir taviz verilmeyeceğini özellikle belirtirlerken kimsenin bir itirazı olmadı.
Evet Biz bu sözde çatışmayı tıpkı ergenekon davasında olduğu gibi; içerde Kemalist sistemin bekası, dışarıda ise Abd ekseninde yeni Osmanlıcılık siyasetleri paydasında uzlaşan kesimlerin egemenlik rantını paylaşırlarken sorun çıkaracak unsurları tasfiye etmeleri şeklinde okuyoruz.
Darbecilere meşruiyet zemini veren “Kemalizm”e itaatte birbirleriyle yarışanların, darbecilere karşı özgürlük havarisini oynamalarını ancak komik olarak değerlendirebiliriz. Aralarındaki sorun sistem sorunu değil rant paylaşımından ibarettir.
Bu konuda son olarak şunu söylüyoruz ki ; Başörtüsü yasaklayanlar, bu yasağı uygulayanlar ve kendi tabanlarına yayanların ismi ister “darbeci” olsun ister “bizim çocuklar” bir gün mutlaka halka ve Hakk”a hesap vereceklerini unutmasınlar.
Geçtiğimiz hafta onbinlerce insanın hayatını ilgilendiren üniversite sınavlarında trajik olaylara şahid olduk yine ve maalesef pervasızca uygulanan başörtüsü yasağından ziyade bu yasağa pervasızca itaat edenler üzdüler bizi.
28 şubattan bu yana geldiğimiz noktada toplumsal ifsada göz yumanların bireysel hassasiyetleri de zaman içinde nasıl yitirdiklerine şahid oluyoruz, zira biliyoruz ki “bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” ve bu Rabbimizin kanunudur .
“Direniş” ten yan çizenlerin egemenlerin karşısında nasıl hizaya girdiklerini ve zaman içinde nasıl onlara benzediklerini ibretle müşahade ediyoruz.
Evet bu haftada keyfimiz yok, ancak ümidimiz var zira inanıyoruz ki ümid imanı gereğidir.
Bize ümit veren veren iki gelişme Lübnan ve İran’da yaşandı. Lübnan’da ABD ve israil’in tüm manüplasyonlarına karşı Hizbullah Lübnan halkının ümidi olduğunu ispar etti.
Yine İran’da da halk ümmet olmanın gereğini hem oy kullanırken hem oyuna sahip çıkarken dosta düşmana gösterdi. Halkı birbirine düşürüp yeni “renkli kadife devrim” bekleyenlerin arzuları kursaklarında kaldı. İran halkı velev ki islami olsun hiçbir yönetimin tartışılmaz ve kutsal olmadığını gösterdiler .
Evet Allah günleri aramızda çevirmeye devam ediyor.
Zulüm karşısında susmayanlar, cehd edenler, direnenler, direnişte sabredenler geleceğe ümit ile bakıyorlar.
Zulmedenler ve zulme rıza gösterenler ise iktidardan ve paradan yapılı sarayları içinde akibetlerini beklemekteler.
Allah inananlarla beraberdir, zalimlerin ise şeytandan başka dostları yoktur.
SAGİR adına Sakarya Dayanışma Derneği