İzmir Üniversitesi’nde (İZÜ) panele katılan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Türkiye’nin önemli gelişme içinde olduğunu belirtti ve “Eskiden cezaevlerinde ölümü konuşuyorduk, bugün sıkışıklık sorununu; karakollarda işkence konuşuyorduk, bugün tokat atılması bile büyük ses getiriyor” dedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, “İnsan Haklarında Güncel Sorunlar” başlıklı panele katılmak üzere İZÜ\'ye konuk oldu. İZÜ Rektörü Prof. Dr. Kayhan Erciyeş’i ziyaretinin ardından Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Merdan Hekimoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı, Medeni Hukuk Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Uçar’ın da konuşmacı olduğu panele katılan Üstün, Türkiye’deki insan hakları sorunlarını ve 90’lı yıllardan bu yana yaşanan gelişme sürecini aktardı.
"Filistin Askısı Kimsenin Umurunda Değil"
Türkiye’nin insan haklarının korunması konusunda yıllar içinde önemli gelişme kaydettiğini söyleyen Üstün, 2012 yılını Türkiye için insan haklarını korumada kurumsallaşma yılı olarak tanımladı. Üstün, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının sağlanması, Kamu Denetçiliği Kurumu ve İnsan Hakları Kurulu’nun kurulmasının çok önemli gelişmeler olduğunu kaydetti ve sözlerine şöyle devam etti: “Bundan 10 yıl önce karakol envanterinde Filistin askısı bulunmasına ses çıkarılmazken bugün karakolda atılan tokat için bütün Türkiye ayağa kalkıyor. Eskiden cezaevlerinde ölümü konuşuyorduk, bugün sıkışıklık sorununu konuşuyoruz. Türkiye’nin artık kadın sığınma evlerinin yetersizliği, cezaevlerinde kötü muamele, faili meçhul cinayetler gibi sorunları yok.”
Uygulama açısında Türkiye’nin Avrupa’dan ilerde olduğu pek çok durum yaşandığını dile getiren Üstün, “Geçmiş yıllarda savaştan kaçmak için Libya’dan İtalya’ya geçmek isteyen 3 bin kişi Avrupa için büyük sorun olmuş, bir gecede Schengen vize şartlarını değiştirmişlerdi. Bugün sadece Suriye sınırımızda 150 bin, toplamda 180 bin göçmenimiz var. İhtiyaç duyulan her yerde de onlara destek olmaya devam edeceğiz” dedi.
"Kadına Şiddetin Önlenmesinde Görev Hakim ve Savcının"
Kadına şiddetin önlenmesi için de Avrupa’nın ötesinde bir yasa çıkarıldığını belirten Üstün, “Uygulamalar konusunda hatalar yapılabiliyor. Bu noktada görev hakim ve savcılara düşüyor. Tekrarlanan şiddet olayında ölüm aşamasına gelinmeden karar verilmesi ve uygulanması gerekiyor” diye konuştu.
Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul etmesi ile insan hakları kavramının evrensel bir değer haline geldiğini ifade eden Prof. Dr. Merdan Hekimoğlu da, yaşanan büyük acıların ardından Avrupa’da bilinci kazanılan insan hakları için doğu kültürü ve felsefesi içinde uzun yıllardır referans metinler bulunduğunu söyledi.
Konuyu kadın hakları açısından tedbir nafakası uygulamaları üzerinden değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Uçar ise, nafaka davalarının sonuçlanmasının uzun zamana yayılmasının büyük sorunlar yarattığını vurguladı. İnsan haklarının dayanması gereken iki temel hakkı ekonomik özgürlük ve örgütlülük olarak tanımlayan Uçar, “Mülkiyet ve örgütlenme hakkı olmayanlar için insan haklarından bahsetmek zordur. Parası olmayan hakkını mahkemede arayamaz, tanıdığı olmayana sahip çıkılmaz. O nedenle özellikle tedbir nafakası davalarının kısa süre içinde sonuçlanması gerekmektedir” dedi.