Sakaryalı çiftin yıllardır çektikleri bebek özlemi, \'tam teşekküllü\' Cerrahpaşa hastanesinde bebeğin neşterle kesilip üç saat sonra da öldüğü bir trajediye dönüştü.
Daha önce iki düşük ve bir dış gebelik hüsranı yaşayan genç anne-baba, ‘Beren’ adını verecekleri kızlarının doğumu için gün sayıyordu. Tam mutlu sona ulaşacakken erken doğum riskiyle aile önce memleketleri Sakarya’da iki hastane dolaştı, ardından İstanbul\'da ‘tam teşekküllü’ üniversite hastanesi Cerrahpaşa’ya yattı.
Ancak üç gün hastane odasında ilgisizce bekletilen Yeliz Sevinç’in bebeği, ‘acemice’ yapılan bir doğumda doktor neşterine kurban gitti. Aile soluğu savcılıkta aldı. Savcı morgda yaptığı inceleme sonucunda bebeği Adli Tıp’a sevk ederek otopsi istedi. Hastane yönetimi ise sessiz.
Önce Hastane Bulamadılar
Radikal Gazetesi\'nin haberine göre; Yeliz-Engin Sevinç çifti iki düşük ve bir dış gebelikle sonuçlanan üç hamilelik denemesinden sonra dördüncü kez bir evlat sahibi olmayı denedi. Bu sefer şans onlardan yanaydı. Her şeyin yolunda gittiği 34 hafta geride bırakılmıştı. 35. haftada Yeliz Sevinç’in sancısı tuttu. Hemen Sakarya’da özel bir hastanenin yolunu tuttular. Ancak yeni doğan yoğun bakımı tadilatta olduğu için yetkililer aileye ‘tam teşekküllü’ bir doğumevine gitmelerini önerdi. Çift Sakarya Doğumevi’ne başvurdu. Ancak burada da yer yoktu. Apar topar İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’ne gittiler. Yeliz Sevinç’in 10 Ağustos Cuma günü saat 16.00 sularında yatışı yapıldı.
Ameliyathane Dolu
Doktorlar önce erken doğumu engellemek ve bebeğin akciğer gelişimini sağlamak için doğumu geciktirici iğne yaptı. Böylece üç gün boyunca bebeğin erken doğması engellendi. 14 Ağustos günü doktorlar Sevinç’in sezaryene alınmasına karar verdi. Ancak Sevinç ailesinin iddialarına göre, hastane yetkilileri ameliyathanenin dolu olduğunu ve beklemek gerektiğini söyledi.
Bir süre sonra Yeliz Sevinç’in artan doğum sancıları ve gelen suyuyla yatakta doğum başladı. Hemen sağlık personelinden yardım istediler. Odaya gelen hemşire ve ebeler, bebeğin ters geldiğini, önce bacağı ve göbek kordonunun, normal doğum yoluyla dışarı çıktığını gördü. Bebeği çevirmek istediler, başarılı olamayınca, kafası dışında tüm vücudu dışarıya çıkmış bebeği, anneye kesikler atarak çıkartmaya çalıştılar.
İddialara göre doğum başladıktan sonra ilk müdahaleyi yapanlar A.T. ile M.İ. adlı iki asistan doktordu. Başlarındaki Doç. P.Ö. ise işler karıştıktan sonra müdahale için gelmişti. Ancak sert müdahale sırasında, omzu yerinden çıkan bebeğin kafası hâlâ içerideydi. Üstelik annenin vajina girişine atılan neşter minicik Beren’in boynuna kadar ulaştı. İddiaya göre Doç. P.Ö. bu aşamada müdahale etti. Dudağından boynuna kadar aldığı neşter darbesiyle ağır yaralanan bebek, yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda iki kez kalbi durdu. Üç saat sonra, yüzünde derin yara izi taşıyan bir melek olarak son nefesini verdi.
Ultrosonla Bile Bakmadılar
Aile beş yıldır hasretle bekledikleri bebeklerinin ölümüyle şoke olurken hastane ve doktorlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Engin Sevinç’in iddiaları vahimdi:
”Eşimi üç gün boyunca iğne yaparak odada beklettiler. Ama ‘Bebek ters, sezaryene alacağız’ deyip bu sefer de ameliyathanede yer olmadığını söyleyerek beklettiler. Bu nasıl bir tam teşekküllü hastane anlamadım. Bebeğin kalp atışlarının dinlendiği NST adlı cihaz bile yalnızca bir tane. Üçüncü günün sonunda hâlâ bebeğe ultrasonla bile bakılmamıştı. Ne yazık ki ilgisizlik yüzünden, minik bebeğimiz 14 Ağustos’ta 11.30’da doğdu ama yalnızca üç saat hayatta kalabildi. Başımıza gelenler bir kâbus gibi. Eğer doğru zamanda doğru bir şekilde müdahale edilseydi kızımız yaşayabilirdi. O şimdi bir melek. Biliyorum geri gelmeyecek ama en azından bizim başımıza gelenler başkasının başına gelmesin.”
Hastane yöneticileri ise, konuya ilişkin beyanat verme hakları olmadığını söyledi.
"Bebeğimiz Yüzü Boydan Boya Kesikti"
28 yaşındaki anne Yeliz Sevinç yaşadığı kâbusu şöyle anlattı: “10 Ağustos’ta hastaneye yattım, 14 Ağustos’a kadar kaldığım odada hep suyum geliyordu ve sancım vardı. Üstelik bebek doğru doğum pozisyonuna girmemişti, ters gelişti. 14 Ağustos’ta artık sancılarım dayanılmaz boyuta ulaştı. Hemşireyi odaya çağırdım. bacaklarımın arasını kontrol ettiğinde panikle doğumun başladığını söyledi. Bebeğimin kordonu ve ayakları dışarıdaydı. Bir anda kaldığım odaya panik içinde 10 kişi toplandı.
Doktorlardan biri hemen elini sokarak bebeği çıkartmaya çalıştı. Bir yandan da karnıma bastırıyorlardı. Vajinama kesikler atarak bebeğin içerde kalan başını dışarı çıkartmaya çalışıyorlardı. Sonunda bayağı bir uğraştıktan sonra, bebeği gördüm. Yüzü boydan boya kesikti, hemen acile götürdüler. Beni de hemen ameliyathaneye aldılar. Bir daha doğum mu tövbe, hiç böyle bir şeye kalkışmam. Çocuğum üç saat yaşadı, bu süre içinde çok kan kaybetmiş ve iki-üç kez kalbi durmuş. Eğer erken müdahale edilseydi, zamanında sezaryene alınsaydım, çocuğum ölmezdi. Çok üzgünüm.”
"Kesi, Rutin Bir Uygulama"
Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Hayri Ermiş: “Normal doğumda kullanılan epizyotom dediğimiz, bebeğin doğumunu kolaylaştırmak için annenin vajinasına atılan küçük kesi rutin bir uygulamadır. Doğru bir biçimde yapılan bu tip kesiler, bebeğin hayatını tehlikeye atacak bir durum yaratmaz. Ama makat doğuşuyla gelen bebeğin başı bir an önce kurtulmazsa annenin hayatı tehlikeye girer. Çünkü doğum yoluna girmiş bebeği artık yukarıdan da çekip çıkaramazsınız. Allah hiçbir doktorun başına böyle bir talihsiz olay vermesin.”
Kaynak: Radikal
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde doğum sırasında hayatını kaybeden bebeğin cesedini babası kendi aracıyla alarak evine götürdü.
İddiaya göre, daha önce iki düşük ve bir dış gebelikle karşılaşan Yeliz-Engin Sevinç çifti, dördüncü kez evlat sahibi olmayı denedi. Dördüncü denemeden sonra hamile kalan Yeliz Sevinç, normal giden hamileliğin 35. haftasında sancısı tutunca eşiyle birlikte soluğu Sakarya’daki özel bir hastanede aldı. Ancak hastanenin yeni doğan yoğun bakımı tadilatta olduğu için genç çifte tam teşekküllü bir doğumevine gitmeleri söylendi. Bunun üzerine Sevinç çifti Sakarya Doğumevi’ne başvurdu. Ancak burada da yer olmayınca çift apar topar İstanbul’a gelerek İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’ne başvurdu.
10 Ağustos Cuma günü eşiyle birlikte hastaneye başvuran Yeliz Sevinç’e, erken doğumu engellemek için iğne yapılarak üç gün boyunca bebeğin erken doğması engellendi. Yapılan tetkikler sonucu genç kadının 14 Ağustos günü Sevinç’in sezaryene alınmasına karar verildi. Ancak doğumhanede yer olmayınca genç kadın bir süre bekletildi. Bununla birlikte Yeliz Sevinç’in yatakta doğumu başladı. Odaya gelen hemşire ve ebeler, bebeğin ters geldiğini görünce bebeği çevirmek istedi. Ancak bunda başarılı olamayınca, kafası dışında tüm vücudu dışarıya çıkan bebeği, anneye kesikler atarak çıkartmaya çalıştılar. Bu sırada anneye atılan neşter minik Beren’in boynuna kadar ulaştı. Ardından odaya gelen doktorlar duruma müdahale etti.
Dudağından boynuna kadar neşterle kesilen bebek yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda iki kez kalbi duran minik Beren üç saat sonra hayatını kaybetti. Bebek sevinci yaşarken ölüm haberiyle sarsılan Yeliz-Engin Sevinç çifti savcılığa suç duyurusunda bulundu.
videodaki son görüntüler için: +18
"Hastanede inanılmaz bir ilgisizlik var"
Bebeğin cenazesi kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Cenazeyi almak için Adli Tıp Kurumu’na gelen Engin Sevinç, “Çok üzgünüz. Sakarya’dan başladık buralara kadar geldik. En son Cerrahpaşa’ya geldik. Burada yaşadığımız olaylar bizi çok üzdü” dedi.
Cerrahpaşa’ya geçtiğimiz Cuma günü başvurduklarını anlatan Sevinç, “Hastanede birçok sorunla karşılaştık. İnanılmaz bir ilgisizlik var. Hocaların hiçbir ortada yok. Eşimin sancısı olmasına rağmen NTS’ye bağlandığında sancısı olmadığı söyleniyor. Ağrıları daha da arttığında doktorlara ve hemşirelere söylememize rağmen serum takıldı. Sakarya’da doğumun başladığı söylendi. Erken doğum olması nedeniyle İstanbul’a geldik. Neden bekletildiğini biz de bilmiyoruz. Pazartesi günü ağrıları iyice arttı. Ona rağmen müdahale edilmedi. Hocalar büyük bir ilgisizlik içinde” diye konuştu.
"Yaşayan bebeğimiz yok"
Eşinin daha önce 2 kez düşük yaptığını ve bir kez de dış gebelikle karşılaştığını anlatan Sevinç, “Yaşayan bebeğimiz yok” dedi.
Sevinç, yapılan işlemlerin ardından bebeğinin cesedini aracının bagajına alarak Sakarya’ya gitmek üzere yola çıktı.
Annenin hayatını riske atmamak için
Öte yandan, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi, doğum sırasında neşterle kesilen bebeğin ölümüyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada olayın, annenin hayatını riske atmamak için yapılması gereken tıbbi manevralar sırasında yaşandığı belirtildi.
Hastaneden yapılan açıklamada, Yeliz Sevinç’in erken doğum riski nedeniyle Adapazarı'nda iki hastane tarafından kabul edilemeyince, 10 Ağustos Cuma günü saat 16.00 civarında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Doğum Anabilim Dalı'na yatırıldığı belirtilerek, "Enfeksiyon riski de olan hamileye sezaryen endikasyonu konarak ameliyathaneye alınmak üzere odasına müşahede için yatırılmıştır. Bu arada enfeksiyon riski nedeniyle antibiyotik başlanmış, akciğer gelişimini sağlamak için kortikosterid verilmiştir. Ancak, doğum aniden başlamış ve ilk müdahale hasta odasında, daha sonra, makat gelişi olan bebek, bir alt kattaki daha uygun olan müdahale odasına alınarak girişimde bulunulmuştur. Bu arada rahim kasılması nedeniyle bebeğin boynu sıkışmış, bebeği kurtarmak için gereken tıbbi manevralar yapılmış ve epizyotomi gerçekleştirilmiştir. Annenin hayatını riske atmamak için yapılması gereken tıbbı manevralar sırasında bebeğin dudağında ve yanağında yırtık oluşmuş ve bebek bu şekilde doğurtulduktan sonra dudağı dikilmiş yoğun bakıma alınmış, ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştır” denildi.
"Savcılık olaya müdahil olmuştur"
Normal doğum sırasında rutin olarak uygulanabilen epizyotominin bebeğin hayatını tehlikeye atmadığı gibi doğumu kolaylaştırıcı bir etkisi olduğu belirtilen açıklamada, “Epizyotomi ne annenin ne de bebeğin hayatını tehlikeye atmaz. Daha önce diğer hastaneler tarafından kabul edilmeyen hasta, en son başvuru yeri olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Doğum Anabilim Dalı'na müracaat etmiştir. Her zaman en zor ve komplike hastalara hizmet veren hastanemizde, en başından itibaren aileye ve hasta yakınlarına durumun ciddiyeti anlatılmış ve aile bilgilendirilmiştir. Ancak hamilenin eşi ihmal olduğu iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ve savcılık olaya müdahil olmuştur” ifadelerine yer verildi.
Sağlık Bakanlığı olayla ilgili soruşturma başlattığını açıklandı.
Radikal gazetesi muhabiri Sakaryalı çiftin Cerrahpaşa'da neşter kurbanı olan bebeklerinin fotoğrafını nasıl çektiğini anlattı. İşte o haber...
‘Öldüren neşter’ haberi dün Türkiye'nin gündemine oturdu. Sağlık Bakanlığı inceleme başlatırken Cerrahpaşa Tıp Fakültesi de ölümde ihmalleri olmadığını belirten bir açıklamayla kendisini savundu.
İki düşük ve bir dış gebelikten sonra üçüncü denemede 35. haftaya kadar normal bir hamilelik yaşayan Sakaryalı Yeliz Sevinç, erken doğum riskiyle karşılaşmıştı. Yeliz Sevinç Cerrahpaşa’ya gelmiş, ancak bebek kâbusa dönüşen bir doğumda kaybedilmişti. Cerrahpaşa’dan yapılan açıklamada, süreç şöyle anlatıldı:
“Adapazarı‘nda iki hastane tarafından kabul edilemeyen Y.S. isimli 34 haftalık hamile, 10 Ağustos günü Cerrahpaşa Kadın Doğum Anabilim Dalı’na yatırılmıştır. Sezaryen endikasyonu konarak ameliyathaneye alınmak üzere odasına yatırılmıştır. Bu arada enfeksiyon riski nedeniyle antibiyotik başlanmış, akciğer gelişimini sağlamak için kortikosterid verilmiştir. Ancak, doğum aniden başlamış ve ilk müdahale hasta odasında, daha sonra, makat gelişi olan bebek, bir alt kattaki müdahale odasına alınmıştır. Bu arada rahim kasılması nedeniyle bebeğin boynu sıkışmış, kurtarmak için gereken tıbbi manevralar yapılmış ve epizyotomi gerçekleştirilmiştir. Annenin hayatını riske atmamak için gereken tıbbi manevralar sırasında bebeğin dudağında ve yanağında yırtık oluşmuş, dudağı dikilmiş, yoğun bakıma alınmış, ancak kurtarılamamıştır. Normal doğumda rutin olarak uygulanabilen epizyotomi bebeğin hayatını tehlikeye atmadığı gibi doğumu kolaylaştırıcı etkisi de vardır. En başından itibaren aileye durumun ciddiyeti anlatılmıştır.”
Cerrahpaşa’nın açıklamasında bebeğin ölüm nedeni yer almadı. Adli Tıp Kurumu yetkilileri ise kesin ölüm raporunun ancak 4 ay sonra çıkacağını, ancak ilk görüntüden ölümün derin yaradan kaynaklandığı kuþkusunun yüksek olduğunu söyledi.
O fotoğrafı nasıl çektim?
Hastanenin o en soğuk bodrum katına nasıl indim, o merdivenlerin basamaklarında neler düşündüm, hemen hepsi bunları yazmaya karar verdiğimde hiç yaşanmamış gibiydi. Sanki o fotoğrafın öncesini hiç yaşamamıştım. Nedense hafızama nakşedilen sadece Beren bebeği gördüğüm o andan ibaret. Bir de baba Engin Sevinç’in o sesi: “Çek Mine, çek başka Beren’ler ölmesin diye çek!”
Sadece meslek hayatımın değil hayatımın en zor günüydü. Konuşmaya bile gerek yoktu. Nasıl ağır bir travma yaşadıkları hastane kapısında beni karşılayan Beren’in babası Enver Sevinç’in gözlerinden okunuyordu. Babanın acıdan donmuş halini görünce annenin acısını tahmin bile etmek istemiyordum. Anne Yeliz’in dudaklarından, bir kadın için en yüce duygu olan doğumla ilgili ‘Bir daha mı tövbe’ cümlesi, gözyaşları eşliğinde dökülüyordu. İçindeki acıyla nasıl baş edeceğini bilemediği için o da tıpkı baba Engin gibi donmuş kalmıştı. Onlar için ne ‘zamanın’, ne de ‘nerede olduklarının’ önemi vardı. “Şimdi ne yapacağız?” sorusunu birbirlerine bile sormaktan korkuyorlardı.
Bebeği gördünüz mü?
Ölüm nedenini tam olarak onlar da bilmiyordu. “Bebeği gördünüz mü hiç?” dediğimde “Bir kez” diye cevap verdi baba Engin. Peki neredeydi Beren bebek? Bir anda Engin Sevinç “Morga beraber gidelim mi?” dedi. Belli ki yürek dayanmaz acıya karşı yanında bir güç istiyordu. Beraber indik merdivenleri. Heyecandan yüreğim kıpır kıpır. Dayanabilecekmiydim? Bir anne olarak oğlumun doğumunda yaşadıklarım, git gellerim başladı.
12 yıl önce bir mucizeye tanıklık ediyordum. Sanki dünya durmuştu. Anne-evlat sevgisi ve bağlılığıyla ilgili o güne kadar sorguladığım her şey bir anda cevap bulmuştu. Benim yavrumdu, canımdan candı... Eli, kolu, organları henüz oluşmamıştı ama artık ismi bile vardı. Artık anlıyordum, kız çocuklarına sık sık dile getirilen “Anne olunca anlarsın” serzenişlerinin ne demek olduğunu... Ama tam olarak anlamamışım. Asıl, hatalar silsilesiyle hayata doğduğu gün veda eden bebek Beren’in yüzündeki neşter yaraları bu serzenişin ne demek olduğunu bana anlattı. Çünkü tüm çocuklar evladındır. O yüzdendir ki annelerin acıları ortaktır ve çok büyüktür.
Yarayı göstermemişler
Gazeteci dürtülerim ve kendime “Yapabilirsin, dayanmak zorundasın” telkinleri arasında morgun kapısındaydık. İmam ile babanın konuşmaları hayal meyal kulaklarımda. Sonra ise o an... Beren’in cansız bedeni ve minik yüzündeki o koca kesik... Başım dönüyor, ağzım kuruyor. Fotoğrafı çekerken ellerim titriyor. Baba Engin’e daha önce bebeğin yüzünün yaralı tarafı yastığa dayatılıp sağlam tarafı gösterildiğinden o da şokta. Ve babanın yüreğinden kopan o haykırış kulaklarımda: “Çek Mine, çek. Başka Beren’ler ölmesin diye çek!”
Doktorlar: Her şey 15 dakikada oldu
Cerrahpaşa’da bebeğin öldüğü doğumu yaptıran ekip “Bebekte oluşan kesi daha sonradan izi kalmayacak bir kesi idi. Her şey 15 dakika içinde oldu. Sezaryeni bekleyecek vaktimiz yoktu. Bebek prematüre idi, doğum zor oldu ve solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. Çok üzgünüz” dedi.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Mete İtil, operasyonu yapan ekiple görüştü ve izlenimlerini Radikal’e aktardı. Hastanın olaydan üç-dört gün önce suyu geldiği için Cerrahpaşa’ya yatırıldığının kendisine aktarıldığını belirten İtil, şunları söyledi:
“Bana verdikleri bilgiye göre prematüre bebek olduğu için akciğer gelişiminin tamamlanabilmesi amacıyla doğum geciktirici iğneler yapılıyor. Sezaryen için de tarih belirleniyor. Ancak olay günü aniden bebeğin ayakları ve kordonu sarkıyor. Acilen müdahale ediliyor. Bu tür doğumların yüzde 5’inde görülen rahim ağzı spazmının gerçekleştiğini söylediler. Bir başka deyişle bebeğin kafasının sıkışması. Bebek her türlü manevraya rağmen kurtarılamayınca, bu tür durumlarda yapılan rahim ağzı kesiliyor ve bebek çıkartılıyor. Bebek prematüre. Solunum yetmezliğinden ölüyor. Sezaryen yasasıyla ilgisi yok. Ekip gerçekten çok üzgün, ellerinden gelen her şeyi de yapmışlar. Olayın çok hızlı geliştiğini ve 10-15 dakika içinde böyle bir sürece dönüldüğünü söylüyorlar. Önce asistanlar müdahale etmiş, olayın ciddileşmesi üzerine hemen doçent arkadaş da müdahalesini yapmış.”
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu da dosyayı hastaneden istediklerini ancak olay netleşmeden kimsenin suçlanamayacağını belirtti.
Kaynak: Radikal
Dördüncü denemesinde hamile kaldığı bebeğini kucağına almaya hazırlanırken doğumda kaybeden ve bebeğini boynunda neşter yarasıyla toprağa veren Yeliz Sevinç, bebeğini gördüğü ilk ve son anı anlattı.
Radikal'in haberine göre, Sakaryalı Yeliz ve Engin Sevinç çifti düşük ve dış gebelikle sonuçlanan hayal kırıklıklarından sonra dördüncü denemelerinde hamilelik sevinci yaşamıştı. Gebeliğin 35’inci haftasında erken başlayan doğum yüzünden Sakarya’da iki farklı hastaneye başvuran çifte yer bulunamadı. İstanbul ’a gelen Sevinç çifti, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’ne geldi. Ancak bebeklerine veda etmek zorunda kaldılar. Üstelik bebek doğarken doktorun dudağından boynuna kadar açtığı derin neşter yarasıyla. Yeliz Sevinç, şimdi Sakarya’daki evinde kucağına alamadığı bebeğinin kullanamadığı eşyalarına gözü yaşlı bakıyor. “Başka Beren bebekler ihmalkârlıktan ölmesin” diyerek sonuna kadar haklarını arayacaklarını söyleyen Sevinç, şunları anlatıyor:
"Hırıltılı sesler çıkartıyordu"
“Cerrahpaşa’da, 4 gün boyunca benimle ilgilenilmedi. Defalarca sancım ve suyumun geldiğine dair uyarmamıza rağmen en sonunda doğum, odada yatağımda başladı. Bebeğimin kordonu, kolu ve bacağının dışarıya çıktığını, kafasının da içerde olduğunu gördüm. Başı çıkartmak için iki kesik attılar ama en son çok derin bir kesik daha attılar işte onda çok canım yandı. Bebeğim dışarı çıktığında yüzünü gördüm çok kan vardı ve yüzü ağzının kenarından boynuna kadar kesikti. Hırıltılı sesler çıkartıyordu. Kucağıma alamadığım bebeğimin, geriye kalan kıyafetleri ve oyuncaklarına bakmak en zor olanı. Ben eve gelmeden bebeğin, yatağı, beşiği, puset ve araba koltuğunu görmeyeyim diye vermişler.”
Yeliz Sevinç, başka bebekler ölmesin diye haklarını arayacağını söylüyor.
Kaynak: Radikal