Sakarya’nın Sapanca ilçesinde yaşan Pembe Tıknaz, 1999 Marmara depremi sonrası evinin orta hasarlı olarak yazıldığını evine gelen yıkım ekiplerinden öğrendi.
İstanbuldere Köyü\'nde bulunan tek katlı evde yalnız yaşayan 57 yaşındaki Pembe Tıknaz, yıkım ekiplerini bahçesinde görünce şaşkına döndü. Evinin 1999 depremi sonrası orta hasarlı olarak yazıldığını ancak kendisinin bundan haberinin olmadığını belirten Tıknaz, ”1999 depreminde evim orta hasarlı yazılmış benim haberim yoktu. Ta ki geçen hafta Çarşamba gününe kadar. Çarşamba günü yatıyorum sabah saat 10:00’a geliyordu. Köpek havladı kalktım baktım ki bir sürü jandarma, zabıta ve yıkım ekibi evin etrafına dolandılar, yalnız yaşadığım için çok korktum. Kapıyı açtım dışarı çıktım sordum hayırdır ne oldu biri bir şey mi yaptı. Hemen çıkın evi yıkacağız dediler. Niye diye sordum, depremde orta hasarlı yazılmış evi boşaltın dediler. Bende evden çıkmam dedim” dedi.
Evi boşaltması için kendisine 20 gün süre verildiğini ve gidecek başka bir yeri olmadığını da söyleyen Tıknaz, “Evi boşaltmam için 20 gün verdiler. 20 gün sonra gelip evi yıkacaklarmış. Ben bu kadar eşyayı bu kadar şeyi ben birden nereye koyayım. Çünkü gidecek başka bir yerim yok. Hiç bir şeyim yok. Ne yapabilirim ben bunu çok merak ediyorum. Ben tek yaşıyorum. Çocuklarım var ama her zaman gelmezler. Yavrum ben burada tek mutluyum. Babamın hatıralarıyla burada yaşayan bir insanım. Kocam yok böyle burada yaşamaya devam ediyorum. Bahçe ekerim fındık toplarım. Mısır ekerim, fasulye ekerim yani çiftlik gibi bir şey” diye konuştu.
Orta hasarlı binaların onarımı için ödenen paradan haberinin olmadığını kendisinin böyle bir parayı almadığını da söyleyen Tıknaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir karar alınmış tamam. İlla ki evim yıkılacaksa ben nereye gideceğim. Ben devletten para da almadım iki kutu süt haricinde hiçbir yardım almadım. O da çok acıkmıştım ekmekler onu yedim. Başka hiçbir şey almadım devletten. Babam zaten Almanya’daydı geldiğinde zaten her şey bitmişti tükenmişti. Biz hiçbir yardım almadık. Şimdi Devlet diyor ki evini yıkacağız. Yani bu nasıl bir şey ben bilmiyorum ki. Benim diyeceğim bu kadar benim evim yıkılırsa ben nereye giderim ne yaparım. Yani benim babam orada çıta çaktı bak Kur’an-ı Kerim’i koyuyordu bak onu bile sökmeye kıyamadım. Kapıları yeni yaptırdı, çerçeveleri yeni yaptırdı. Bu nasıl bir insanlık ben anlamadım ki."