Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Serdivan Belediyesi, Türkiye Gençlik Vakfı ve Yeniler Kulübü tarafından ortaklaşa olarak “15 Temmuz Darbe Girişimi ve Devletin Yeniden Yapılanma İhtiyacı” konferansı düzenlendi.
SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen konferansa konuşmacı olarak İstanbul Milletvekili Metin Külünk katıldı. 1960’lı yıllardan sonra Anadolu’nun dışarıdan tanımlanmaya ve şekil verilmeye çalışıldığını belirten Külünk, “’Ne olacak bu gençliğin hali?’, ‘Bu gençlik nereye gidiyor?’, ‘Acaba bu gençlikle Türkiye gelecekte nasıl vücut bulacak?’ soruları soruluyordu. Bu sorular aslında kasıtlı sorulardı. Bu soruları sordurtan akıl da 15 Temmuz'un arkasındaki kirli akıldı. Çünkü bu toprakları değersiz kılmak, medeniyet değerlerimizden teslim almak istiyorlardı. 15 Temmuz gecesi aslında bu ülkede o kadar çok şey değişti ki. Ümit ediyorum ki üniversitelerimiz, 15 Temmuz'un siyasal, iktisadi, küresel bağlamda nice doktora çalışmalarının önünü açacaklar. Sakarya Üniversitesi’nin de Sosyoloji bölümünün son derece iyi bölümlerden birisi olduğunu biliyorum. Özellikle sosyal boyutunun üzerinde ciddi anlamda yüksek lisans ve doktora çalışmalarını yaptıracaklarını düşünüyorum” dedi.
15 Temmuz’un asıl konuşulması gereken noktalarından birinin 17-25 yaş neslinin ayağa kalkışı olduğunu ifade eden Külünk, şunları söyledi: “Üniversitelerde üzerinde çokça tartışma yapılan, bugünümüz ve geleceğimiz olan gençlerimizin 15 Temmuz gecesi durdukları yerdir. Siz o gece ezber bozdunuz. O gece neoliberalizmin küreselleşme başlığı altında yeryüzündeki yok etmeye çalıştığı yerli ne kadar değer varsa; ülke, devlet, millet, yerel kültür temelli milli ve yerli olmak temelli ne kadar değer varsa, bu değerlerin cümlesi Berlin Duvarı'nın yıkılışı ardından dünyanın tek tipleştirmek isteyen, tek kutuplu dünya ve tek tipli dünya haline getirmek isteyen küresel paraizm aklının kültürel kodlarda da insanlığı tek tipleştirmesine karşı o gece aslında siz bir Anadolu duruşu ortaya koyarak dediniz ki 'biz yerli ve milli olan ne varsa hepsine sahip çıkacağız.
FETÖ taşeron bir örgüttür. Dün Ergenekoncular vardı, bugün Ergenekoncularıın dindar türevi var, farkı yok. Dün 27 Mayısçılar vardı, bugün bu taşeron örgüt var. Ama 27 Mayısçıların arkasındaki aklın ne istediğini anlamazsak, 27 Mayıs'ın ne yapmak istediğini anlayamayız. Terör eylemlerinin sahnede görünen silüeti sizi asla kandırmasın. Hep şuna bakın, bu terör eylemi hangi sonuçlara hizmet ediyor, bu terör eyleminden kim nasıl besleniyor, bu terör eylemi hangi sembolleri ihtiva ediyor.
Dünyada kurulacak yeni düzenin sancılarıdır bu yaşadıklarımız. Çünkü artık çok kutuplu bir dünya düzeni ortaya çıkacak. Ama nasıl? İşte Suriye’de olup biten bunun hesaplaşmasıdır. Musul’da olup biten de bu hesaplaşmayla beraber bir başka hesaplaşmadır. Bir güç merkezinin dengesini inşa etmesidir.
Bu dünyanın jeopolitik merkezinde Türkiye’yi kontrol etmek istiyorlar. Türkiye’yi kontrol etmenin yolu ne? Türkiye’nin başına bir terör belasını sardılar. Ardından Suriye üzerinden Türkiye’yi savaşa sokmak istediler. O da olmadı. Türk-Rus savaşını istediler.
Anadolu topraklarının sınırları Musul’dan başlar, Kerkük’ten başlar. Halep’te güvenlik sağlanmazsa Antep güvenlikte değildir. Eğer Musul’da güvenlik sağlanmazsa Diyarbakır’da güvenlik yoktur. Musul’u konuşmazsak, Halep’i konuşmazsak Antep’i konuşturmazlar. İstedikleri şu, Lozan’da başaramadıklarını şimdi İran’la ittifak ederek Musul’da başarmak istiyorlar. Musul’a yönelik operasyonda Türkiye’yi oyunun dışında bırakmak istiyorlar. Hedef, Musul’un demografik yapısını değiştirmek. Musul Türkmen’iyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla ümmetin ayrılmaz bir parçasıdır. Şimdi Musul’da bir mezhep savaşı çıkartmak istiyorlar. Musul, Musullulara aittir.”