SAÜ Rektörü Muzaffer Elmas TRT Haber'e konuk oldu

Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, TRT Haber’de yayınlanan Mesut Karakaş’ın sunduğu “Âlemin Sosyali” programına konuk oldu.

Programda Mesut Karakaş’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Muzaffer Elmas, bilişim çağında eğitim öğretimin artık sınıf dışına çıktığına dikkat çekerek, “Gençlerle öğretim üyeleri arasındaki bilinç farkını kapatmak zorundayız. Gençleri eğiteceksek, hayata, dünyaya, geleceğe hazırlayacaksak onların dilinden konuşmalıyız. Eskiden hocalarımız her şeyi bilirdi. Sınıfta her şey anlatılır, öğrenciler de bunu yazardı. Artık bu devrin sonuna geldik” dedi.

Üniversitelerin artık kütüphaneler, yurtlar, kafeteryalar gibi sınıf dışında da eğitimin verildiği yerlere dönüştüğünü söyleyen Prof. Dr. Elmas, eğitim öğretimin üniversitelerden evde tek başına alınan bir diplomaya kadar çeşitlendiğini ifade etti. Prof. Dr. Elmas “Dolayısıyla üniversiteler artık bu çeşitliliği, bu değişimi dikkate alır ve öğrencilere de bunu hissettirilebilirse, kalite, akreditasyon gibi unsurlar da amacına ulaşmış olacak” ifadelerini kullandı. Üniversite olarak bu noktaya önem verdiklerinin altını çizen Elmas, 90 bine yakın öğrencisi ve 500’e yakın farklı programı bulunan Sakarya Üniversitesi’ni bilişim tabanında yönetmeye çalıştıklarını söyledi.

Sosyal medyayı da etkin olarak kullandığını dile getiren Elmas, “Övünmek gibi olmasın ama ben de iyi bir Twitter kullanıcısıyım. Twitter tam benim için icat edilmiş bir platform diye düşünüyorum. Çünkü 140 karakterde fazla söz olmadan hem ciddi bir şey anlatacaksınız hem espri yapacaksınız. Twitter bence öğrencilerle aramızdaki mesafeyi kapatan önemli bir araç oldu” diye konuştu.

Eğitim öğretimde dünyaya açılma olgusunun artık bir gereklilik haline geldiğini söyleyen Elmas, “Türkiye de herkesin şikâyet ettiği YÖK kanununa dayalı eğitim öğretimi kısıtlamaya çalışan bazı uygulamalar var. Yüksek lisans, doktora öğrencisi derslerini farklı ülkelerden, farklı hocalardan alabilir. Tezini başka bir ülkeden alabilir. Çünkü artık dünya girdilere bakmıyor” şeklinde konuştu.
Dünyada eğitim öğretime artık sonuç odaklı bakıldığına işaret eden Elmas, şöyle devam etti: “Dünyada artık akreditasyonda da ne kadar binanız, kütüphaneniz var diye bakılmıyor. Hocanıza, mezunlarınıza ne katıyorsunuz, onlara ne kazandırıyorsunuz, mezunlarınız iş bulabiliyor mu, hangi pozisyonlara giriyor, artık bunlara bakılıyor. Eğitim öğretimin çıktılarının iyi tanınması gerekiyor. Öğrenciler istediği bilgiye istediği yerden ulaşabiliyorsa, birikimini bu sayede geliştirebiliyorsa, bunda ne gibi bir sorun olabilir. Dolayısıyla biz buraya doğru yönelmeliyiz. Tüm üniversitelerimiz bu eğitim modeline yönelmeli ki biz eğitimi kalıplardan kurtaralım.”

Bu modele yönelik yaptıkları çalışmalardan da örnekler veren Elmas, eğitim öğretimde her dönem birkaç dersi uzaktan eğitimle verdiklerini ve normal eğitimde de uzaktan eğitim portalının açık olduğunu aktardı. Elmas, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir öğrenci, bir yere ait tüm yetkinliklerini kazandığını ispat edebiliyorsa, dilekçeyle başvurup belgelerini vererek o dersi hiç almadan muaf olabiliyor. Türkiye’de bunu belki de yeni uygulayan üniversitelerden biriyiz. Çünkü dünya mekanlardan bağımsız eğitim öğretim modeline doğru yöneliyor. Biz bunu öğrencilere okurken hissettirmeliyiz ki, öğrenci mezun olduğunda yeni değişiklikleri, değişimleri, yeni farklılıkları yakalayabilsin, hayat boyu eğitime devam edebilsin. Aksi halde eski sistemle öğrenciyi labirente sokarsak bundan hiçbir fayda sağlayamayız.
Bilişim ve dijital dünya bireysel eğitim sistemine dönmeye başladı. Doğrudan bilgi aktarma sistemi artık bırakılmalı. Öğrencinin dilinden anlamalı, onların dilinden konuşmalı. Dünyada üniversitelerin yönetimi değişim yönetimine dönüştü. Klasik mantıkla üniversiteyi yönetmek artık mümkün değil.

Türkiye’de kalite ödülü aldık. Geçen hafta da Avrupa Kalite Ödülü’nü aldık. Türkiye’de belli kısıtlayıcı durumlar olduğu için kamu üniversitelerinde bu ödülü almak çok zor. Bunun için üniversiteler dünyanın değişimine ayak uydurabilecek şekilde yönetilmeli.

Eğitim öğretimde gelinen en önemli nokta, hangi meslek olursa olsun bilgiyi ayırt edebilecek temel formasyonu çok iyi şekilde verebilmektir. Sonraki dönemleri ise dünya vatandaşı olmaya harcamak gerek. Dünya, aklına gelen her şeyi yapıyor, deniyor, gözden geçiriyor, sonra tekrar yapıyor. Böylece ileriye doğru gidiyor. Ülkemizin potansiyelini bu noktaya yöneltmek zorundayız. Üniversitelere de burada önemli bir iş düşüyor. Girişimcilik dersleri, uygulama yönleri, tekno parklar, teknoloji transfer ofisleri bunu desteklemeli. Türkiye’de bakanlıklar ve TÜBİTAK bu konularda gereken desteği veriyor.

Türkiye’nin bu eşiği aşması gerekiyor. Bunun da üniversitelerdeki bu tip uygulamalar ile aşılabileceğini düşünüyorum.

Türkiye’de 150 bine yakın akademisyen var. Dünyayı iyi okuyabilen, gelişmeleri takip edip değişimleri algılayabilen becerileri üniversitelerin dışından kazandırmak zor. Bu yüzden üniversite bunların geliştiği yer olarak önemli. ancak kapalı duvarlardan, kampüsten dışarı çıkılabilir. Üniversiteler artık içine kolayca girilip çeşitli tartışmalar yapılabilen yerlere dönüşüyor. Dolayısıyla üniversiteler tabi ki kalacak ama oradaki mantalite değişecek. Büyük kampüsler, binalar belki yerini farklı fonksiyonlara bırakabilir. Sonuç odaklı projelerle ne kadar yaptığınız değil, oradan neler elde ettiğiniz önemli. Bizim üniversitemizde de güneş arabası uzun süre Türkiye’de birinci oldu. Yurt dışında da dereceleri var. Şimdi de elektrikli araç hazırlanıyor. Bu daha çok öğrencilerin adımlarıyla başladı, biz de destekledik. Öğrencilere bu fırsatı vermeliyiz, onlara alan açmalıyız.”

8 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
8e24b19b799a7c3aeed8780d18139fc0@