Sakarya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi tarafından “Çocuğun Zihinsel Gelişimine Nasıl Destek Olalım” adlı bir etkinlik düzenlendi.
SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlik iki oturum olarak yapıldı. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevin Altınkaynak’ın moderatörlüğünde düzenlenen ilk oturuma Sağlık Bilimleri Fakültesi araştırma görevlisi Sinem Yalnızoğlu Çaka, Sağlık Hizmetleri MYO araştırma görevlisi Sümeyra Topal ile doktora öğrencisi Hamide Zengin konuşmacı olarak katıldı.
Konferansta çocuk yetiştirme sanatı, çocukluk çağı ruhsal sorunları, okul öncesinde oyun temelli duyu eğitimi, ergenliğin problem davranışları, bebek gelişimi, sarsılmış bebek sendromu ve çocuğun zihinsel gelişimine destek konuları ele alındı.
Etkileyici fikirler yaratıcılık ile ortaya çıkar
Konuşmasında yaratıcılık ve üstün zekâ kavramlarının birbirleriyle ilişkili olduğunu belirten Arş. Gör. Sinem Yalnızoğlu Çaka, “Yaratıcılık, üstün zekâlılığın ötesinde yaratıcı bir insan becerisi gerektirir. Yaratıcılık, insanoğlunun hayatı daha dolu, zengin veya daha anlamlı deneyimleyebilmesidir. Yüksek düzeyde yaratıcılığa sahip olmak için üstün zekâ gerekirken, yüksek düzeydeki üstün zekâlılık için yaratıcılığa gerek yoktur” dedi. Yaratıcılığın üstün zekâlılık için önemli olduğunu dile getiren Çaka, “Çünkü başkalarını etkileyecek fikirler yaratıcılık ile üretilir. Çocukların küçük yaşlarından itibaren yaratıcılığı ölçülmeli ve arttırılmalı” diye konuştu.
Çocuklarda ruhsal sorunlar
Arş. Gör. Sümeyra Topal ise konuşmasında çocukluk çağı ruhsal sorunlar konusuna değindi. Çocukluk çağındaki ruhsal sorunların değişim ve gelişmeyle, çevreden kaynaklanan diğer faktörlerin zorlukları da eklendiğinde tepki olarak genellikle duygusal düzeyde bozulmalarla ortaya çıktığını söyleyen Topal, “Bu ruhsal sorunlar tırnak yeme, ısırma, parmak emme, yalan söyleme ve tikler olarak görülebilir. Çocuklara tedavi süreçlerinde ruhsal sorunları atlatabilmesi için tıbbi tedavinin yanı sıra psikanalitik ve davranışsal tedavi de uygulanmalıdır. Tedavi dönemlerinde onlara gösterdiğiniz ilgi ve sevgi ile ruhsal sorunlar aşılabilir” şeklinde konuştu.
Ergenliğin Problem Davranışları
Ergenlik dönemi ve problem davranışlarından söz eden Hamide Zengin, “Türkiye’de 10-24 yaş arası 25 milyon ergen vardır. Ergenlikte problem davranışın olması, yetişkinlikteki problem davranışın en güçlü öngörücüsüdür. Bunlar madde istismarı, davranış bozuklukları, depresif duygu-durum, yalan söylemek ve benzeri şekillerde görülür” diye konuştu.
Birinci oturumun ardından Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nursan Çınar’ın moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturuma başlandı. İkinci oturumda ise doktora öğrencileri Serap Hira, Ebru Kaya Bayıroğlu, Ayşe Metin ve Şeyda Kumru ayrı ayrı sunum yaptılar.
Oyun temelli duyu eğitimi
Etkinlikte okul öncesindeki oyun temelli duyu eğitimiyle ile ilgili sunum gerçekleştiren Serap Hira, şunları söyledi: “Sağlıklı doğan bebekler için duyu organları dünyaya açılan kapılarıdır. Okul öncesi dönemde, tüm duyuları ile dünyaya açık olan çocuğun aile ve okulu tarafından desteklenmesi, uyarıcı ortamın, zamanında, yerinde ve yeterli miktarda sunulması önemlidir. Aktif yaşam deneyimleri öğrenme durumlarını somutlaştıracağı için çocuklar kendi deneyimleri ile öğrenme fırsatı yakalar. Çocuklar olumlu davranışlar kazanırken eğlenir, zevk alır ve kendine olan güveni artar.”
Çocuk yetiştirme sanatı
Çocuk yetiştirmede en önemli rolün anne ve babaya ait olduğunu belirten Ayşe Metin ise sunumunda, “Çocuklarımızı yetiştirirken bilgi ve eğitimlerle anne ve babaların da kendilerini desteklemeleri gerekir. Ayrıca toplumsal kuralları öğrenirken kendileri hakkında iyi şeyler hissetmelerine de olanak sağlanarak pozitif disiplin sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Bebek ve anne-baba
Bebek gelişimi ve bebek ile iletişime geçebilme konularında sunum yapan Ebru Kaya Bayıroğlu da, bebeğin gelişiminde anne-baba ilişkisinin çok önemli olduğunu vurguladı. Bayıroğlu, “Anne-babanın bebeğiyle kaliteli zaman geçirip, eğitici yaklaşımıyla bebek ile iletişim başarılı hal alır. Amacımız bebeğin sadece karnını doyurup altını temizlemek değil, beyin hücreleri arasındaki bağlantının niteliği ve niceliğini arttırmak olmalıdır” şeklinde konuştu.
Şeyda Kumru da etkinliğin son sunumunda sarsılmış bebek sendromu hakkında bilgi vererek, “Çocuklarda fiziksel istismarı tanımlamak için hırpalanmış bebek sendromu, sarsılmış bebek sendromu gibi tanımlar kullanılmıştır. Bebeğin ilk aylarda sık olan ağlama krizlerinin ebeveynde oluşturduğu hayal kırıklığı ve kızgınlık sonucu bebeği sarsmasıyla ortaya çıkan, bebekte kafa içi kanama, göz dibi kanaması ve beyin hasarı gibi ciddi sağlık sorunları yaratabilen, hatta ölümle sonuçlanabilen bir durumdur” ifadelerini kullandı.