Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin yeni dönem ilk dersini Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer verdi. SAÜ Sabahattin Zaim Konferans Salonu’nda gerçekleşen Siyasal Bilgiler Fakültesi 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı Güz Dönemi Açılış Dersine Milli Eğitim ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları ve Başbakanlık Müsteşarlığı görevlerinde bulunmuş olan İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Dinçer, Sakarya Vali Yardımcısı Erdoğan Ülker, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Musa Eken, Prof. Dr. Atilla Arkan, Genel Sekreter Prof. Dr. Kadir Ardıç ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Prof. Dr. Dinçer, “Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?” başlıklı konuşmasında Kamu Yönetimi Olgusu, Kamu İdaresinin Amacı, Merkeziyetçi Yapı, Geleneksel Devlet Anlayışı ve Yönetim Yapısı gibi konularda öğrencilere ayrıntılı bilgiler verdi. Türkiye’de geçmişten beri geleneksel bir bürokratik yapının süregeldiğine işaret eden Dinçer, reform çabalarının tümünün ortak bir özelliği olduğunu, bunun sacayağı şeklinde Batılılaşmaya dayalı bir ideoloji olduğunu söyledi.
Dinçer, Türkiye’de 2003 yılına kadar demokrasinin sıkça konuşulduğunu ancak insan hak ve özgürlükleri üzerinden çok fazla tartışma yapılmadığını belirterek, “Devletin amacı, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini kullanmasının önündeki engelleri kaldırmaktır. Eğer bana sorarsanız, geleneksel yönetim anlayışından modern ve çağdaş kamu yönetimi anlayışına geçişi anlatan, paradigma ve zihniyet değişimini bir cümlede anlatan cümle bu olurdu” dedi.
Bir ülkenin demokratikleşmesi ve insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesinin demokratikleşme süreci ve demokrasinin pekiştirilme süreçleriyle olabileceğini ifade eden Dinçer, bunun da çok sağlam bir anayasa ile mümkün olabileceğini kaydetti. Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye için bahsedersek, 15 Temmuz hadisesinden sonra sanki Türkiye'de hiç Balyoz hadisesi, Ergenekon meselesi yokmuş gibi davranıldı. Türkiye’de neredeyse Ergenekoncular yeniden iş başına gelsin diye televizyonlarda konuşulur hale geldi. Türkiye'de derin devlet meselesi olduğu müddetçe Ergenekon’un varlığı da, Balyoz’un gerçekliği de 15 Temmuz’un gerçekliği de hep beraber söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında Ergenekon ne kadar kötüyse, 15 Temmuz da o kadar kötüdür. 15 Temmuz ne kadar milli iradeye kastetmişse, Ergenekon da o kadar gerçekti ve o kadar kastetmişti milli iradeye. Ben Türkiye'nin derin devlet meselesinin ve vesayet sistemi anlayışının bütünüyle değiştirilmesi için mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum.”