Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 490. hafta basın açıklamasında İsrail’in saldırılarına Lübnan Hizbullah’ın yaptığı misilleme ile kıdem tazminatı gündeme getirildi.
İsrail’in 18 Ocak’ta gerçekleştirdiği saldırıya Hizbullah 28 Ocak’ta misilleme yaparak Lübnan sınırında bir İsrail konvoyunu vurdu. Çok sayıda Siyonist askerin öldüğü ve yaralandığı açıklandı.
Hizbullah saldırısı başta Filistin olmak üzere tüm İslam coğrafyasında memnuniyetle karşılandı. Hamas, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi Filistin direniş örgütleri bu eylemi büyük kitlesel gösterilerle kutladılar.
Birleşmiş Milletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi tüm uluslararası kuruluşların kararlarını yok hükmünde sayan, aleyhinde alınan onlarca karara rağmen kan dökmeye, toprak gaspetmeye ve özellikle de Mescid-i Aksa’yı yıkma projesine tam gaz devam eden Siyonist İsrail’in anladığı tek dil silahlı mücadeledir. Hizbullah tam da bunu yaparak İsrail’e anladığı dilden cevap vermiştir. Müslüman Sakarya halkı adına kendilerini kutluyoruz.
Siyonist İsrail Ortadoğu’ya ekilmiş zehirli bir dikendir ve Ortadoğu’dan sökülüp atılmadıkça Müslümanlara huzur gelmeyecektir. Kutsal beldemiz Kudüs ve kutsal mescidimiz Mescid-i Aksa özgürleşene kadar Siyonistlerle anladıkları dilden mücadele devam edecektir.
Hizbullah’ın İsrail’e yaptığı misillemenin Türk medyasında çok az yer bulmasını yadırgıyoruz ve kınıyoruz. İsrail’in 18 Ocak’ta gerçekleştirdiği saldırıyı gündemin birinci maddesi yapan medyamızın hangi akla hizmet ederek Hizbullah’ın saldırısını gündemleştirmekten kaçındığını anlamak mümkün değil…
Medyanın tavrına benzer bir tavrın iktidar tarafından da sergilendiğini görüyoruz. İktidar bir yandan Holokost’u anarken, bir yandan da Suud kralı Abdullah için yas tuttu. Ama konu İsrail’in Hizbullah’ı vurmasına gelince; iktidar, olup biteni görmezden gelmeyi tercih etti.
Siz bir yandan İsrail’i ve Siyonist lobileri memnun etmek adına Holokost’u anacaksınız ve İsrail ile ticari ilişkilerinizi katlayarak geliştireceksiniz; bir yandan da Siyonist İsrail’in sürekli kanlarını döktüğü ve topraklarını gaspettiği Filistin halkı ile beraber olduğunuzu ifade edeceksiniz. Bu çelişkinin izahı yoktur. Özellikle de İsrail karşısında ortaya koyduğu büyük mücadele ve verdiği şehitlerle andığımız Hizbullah’ın Siyonistlerle yaşadığı sıcak temastan söz etmemenizin hiçbir izahı yoktur.
Kıdem tazminatının bir fon oluşturularak bu fondan ödenmesi konusu sıcak gündem maddelerinden birisi… İşçi sendikaları bu uygulamaya karşı çıkıyor.
Üzerinde çalışılan yasada birçok aksak taraf mevcut. Bunlar şöyle özetlenebilir:
- Kıdem tazminatı miktarı 1 yıla karşılık brüt 1 aylık iken bu tutar 15 günlük ücrete indiriliyor. Diğer bir deyişle kıdem tazminatı yarı yarıya makaslanıyor.
- Yasanın mevcut haliyle 1 yılını doldurmuş bir işçi kıdem tazminatına hak kazanırken, yeni yasa ile kıdem tazminatına hak kazanmak için 10 yıl prim ödenmiş olma şartı getiriliyor. İşveren tarafından işten çıkarılanlar, haklı sebeplerle işten ayrılanlar ve evlenen kadın işçiler, askere gidenler yasanın mevcut haliyle kıdem tazminatı alabilirken, yeni yasa ile bu hak ortadan kalkıyor.
- Fon kullanımında Türkiye’nin sabıkası ortada… Tasarruf Teşvik Fonu, Konut Fonu gibi fonların sonlarının ne kadar hazin olduğu ortada… İşsizlik Fonu’nun bütçe açıklarını kapatmada kullanıldığı resmi ağızlardan ifade ediliyor. İşsizlik Fonu’nda 70 Milyar TL’nin biriktiği biliniyor. Bu tutarın hem işsizlerin daha etkin bir şekilde desteklenmesi hem de istihdama dönük yatırımlara yönlendirilmesi gerekirken, verimsiz bir şekilde kullanımı tartışma konusu... Bu durumda oluşacak bir kıdem tazminatı fonunun ne denli sağlıklı bir işlev göreceği elbette sorgulanıyor. Bu fonun da diğer fonlar gibi işlevsizleştirilerek işçi kesiminin mağdur edilme riski oldukça yüksek…
Hükümetin tüm bu olumsuzlukları giderecek bir çözümü oluşturmadan bu yasayı çalışanlara dayatması kabul edilemez. Tüm emekçilerin kabul edebileceği bir yasanın çıkarılması zaruridir.