İstanbul'dan Ankara'ya giden 'Yakup Kadri Karaosmanoğlu' adlı hızlandırılmış trenin, 22 Temmuz 2004 Perşembe günü Pamukova ilçesi Mekece köyü yakınlarında raydan çıkması sonucu 40 kişi ölmüş, 89 kişi de yaralanmıştı. 4 yıl süren kazanın davasında yargılanan birinci makinist Fikret Karabulut'a, 2 yıl 6 ay hapis ile bin 100 TL para cezası, ikinci makinist Recep Sönmez' e ise 1 yıl 3 ay hapisı ile bin 333 TL para cezası verildi. Tren şefi Köksal Coşkun ise beraat etti.
HER ŞEYİM YARIM
Kaza yerinde elinde kızının resmiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan yardım isterken hafızalara kazınan anne Berrin Candan, beş yıl geçmesine rağmen kaybettiği kızı İrem'in acısını ilk günkü gibi yaşıyor. 21 yaşındaki üniversite öğrencisi kızının ölümüyle sonuçlanan kaza ile ilgili davanın zaman aşımına uğratılmak istendiğini söyleyen Candan, davanın istedikleri gibi sonuçlanmayacağını düşündüklerini, bu nedenle davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıyacaklarını ifade etti.
Davanın sonuçlanmasının kızlarını geri getirmeyeceğini, ancak acılarını bir nebze de olsa dindireceğini anlatan acılı anne Candan, "Davamız 6. senesine girdi. Dosya sümen altı yapılıyor. Mahkeme süresinin uzatılması bizi yaralıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde olsa bu dava bir yılda bitmişti Dava burada bir şekilde sonuçlanacak ve biz AİHM'e gideceğiz." dedi.
'Kızımdan sonra hayatımdaki her şey yarım' diyen anne Candan, yaşadığı acıları şöyle dile getirdi: "Her gün kızımın özlemini duyuyorum. Her şeyim yarım. Sadece benim için değil, hem geride kalan kızım Alara hem de babası için yarım. İçtiğimiz su, aldığımız nefes her şey yarım. Yokluğuna alışamıyoruz. İnancımız sayesinde bugünlere geldik. Diğer kızım daha fazla acı çekmesin diye acılarımı içimde yaşıyorum."
AİLESİNİ KAYBEDEN KÜÇÜK MUHAMMET KAZANIN İZLERİNİ TAŞIYOR
Ağır yaralı olarak kurtulduğu kazada annesi Şaziye, babası Yavuz ve 7 yaşındaki kardeşi Mevlüt'ü kaybeden Elazığlı 13 yaşındaki Muhammet Aydın, kazanın izlerini vücudunda ve yüreğinde yaşıyor. Yaşadığı şoku unutamayan küçük Muhammet, kaza anını şöyle anlatıyor: "Vagonda cam kenarında oturuyordum. Yanımda kardeşim vardı. Annem ve babam da yan tarafımızdalardı. Bir gürültü duydum. Kardeşimi korumak için elini sımsıkı tuttum. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Daha sonra annem, babam ve elini tuttuğum kardeşimin öldüğünü söylediler. Beni çalılıklarda baygın bulmuşlar."
Küçük yaşında büyük acılar yaşayan Muhammet Aydın, kazanın kendisinde derin yaralar bıraktığını söyledi. Aydın, başında platinle yaşadığını, sağ kolu ile sağ ayağının sürekli titrediğini ve vücudunda yara izlerinin bulunduğunu kaydetti. Kazadan sonra kendisine babaannesinin baktığını belirten Aydın; "Annemi, babamı ve kardeşimi çok özlüyorum. Sık sık mezarlarını ziyaret ediyorum. Sık sık rüyalarıma giriyorlar." diye konuştu.