MAZLUMDER’in İnsan Hakları Seminerleri’nde konuşan Av. Hikmet Epözdemir, yargı sistemi kapsamında son değişiklikleri değerlendirdiği konuşmasında Türkiye’nin bir hukuk değil kanun devleti olduğuna dikkat çekti.
MAZLUMDER Sakarya Şubesi tarafından düzenlenen İnsan Hakları Seminerleri’nin bu dönem yapılan ilk programında konuşmacı Avukat Hikmet Epözdemir, “Yargı Sistemi Kapsamında Son Yargı Paketi ve Özgürlükler” konulu bir seminer verdi. Konuşmasına Türkiye’deki yargı sisteminin kuruluştan bugüne devam eden felsefesini değerlendirerek başlayan Av. Hikmet Epözdemir, “Son yargı ya da güvenlik paketini daha iyi kavrayabilmek için, Cumhuriyetten bugüne yargı sistemini özetlemek gerekir. O zaman görülecek ki, Türkiye bir hukuk devleti değil, hiçbir zaman da olmadı. Türkiye bir kanun devleti.” dedi. Kanunun sadece hukukun aracı olduğunu, hukukun amacının da insanların adil, güvenilir, hakka dayalı,özgür ve müreffeh bir ortamda, barış içinde bir arada yaşamalarını sağlamak olduğunu belirten Epözdemir, Türkiye’de böyle bir ortamın hiçbir zaman tesis edilemediğine dikkat çekti.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte batılılaşma ve modernleşme olarak belirlenen projeye uygun toplum tipinin oluşturulması için kanunlara başvurulduğuna ve çıkarılan tüm kanunların baskıcı bir devlet yönetimi anlayışına uygun olduğuna işaret eden Epözdemir, “Cumhuriyet elitistleri kendilerine üç tehdit belirledi: Kürtler bölücülerdi, dindarlar irticacıydı, solcular da yıkıcıydı. Bu üç kategoriye girenler “suçsuzluklarını kanıtlayana kadar suçlu” sayıldı. Yeni devlet, bütün kanun, mevzuat, mahkeme yani yargısını buna göre şekillendirdi. Sistem kendi mahkemelerini de oluşturmaya başladı. İstiklal Mahkemeleri’nce asılan Seyit Rızo ve İskilipli Atıf Hoca bu kanun devletinin zihniyetini gösteren iki somut örnek oldu. Bunlar “önce asalım, sonra şahidi dinleriz” mahkemeleriydi.” dedi. Darbe dönemleriyle birlikte yargı sistemindeki her değişikliğin eskisini arattığına dikkat çeken Avukat Hikmet Epözdemir, yargıdaki tarihsel süreci “Bu ülkede Yargı, hiçbir zaman tarafsız da olmadı, bağımsız da olmadı” şeklinde özetledi.
Son dönemde yaşanan politik gelişmelerdeki gündelik olaylara binaen kanunlar çıkarıldığını belirten Avukat Hikmet Epözdemir, Meclis gündemindeki son yargı ya da güvenlik paketinin de bu noktada eleştiriye açık olduğunu belirtti. “Bir kere adı güvenlik olunca, bu paketten özgürlük çıkmaz. Tam tersine özgürlüklerin kısıtlanması yok edilmesi çıkar. Nitekim bu paketin getirdiği değişikliklere bakınca, maalesef devletçi zihniyeti güçlendirileceği için geriye dönüş olarak değerlendirilebilir. Paketin mantığı “makul şüpheye” dayanıyor. Artık “somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesi” yerini, ne olduğu belirsiz, kişiden kişiye farklılık gösterilebilen, en önemlisi, suistimallere tümüyle açık ve yatkın “makul şüphe” ye bırakıyor. Makul olmazsak hepimiz önce şüpheli, sonrada sanık, sonra da mahkum olabiliriz. Güvenlikçi sistemler geçmişte tümüyle denendi. Sonuç vermediğini, bilakis daha da kötüleştirdiğini hepimiz gördük. Adil, güvende,özgür ve mutlu bir şekilde barış içinde kardeşçe yaşamak mümkün ve çok yakın. Bu da, güvenlikçi, otoriter tutumla değil, daha çok özgürlük ve bunların güvenlik altına alınması ile mümkün olur.” dedi. Program, daha sonraki yargı sistemi ve paketin içeriğiyle ilgili soru-cevap faslıyla tamamlandı.