Türkiye'deki Suriyeliler

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü (ORMER) tarafından “Türkiye'deki Suriyeliler” adlı bir panel düzenlendi.

ORMER Kudüs Salonu’nda gerçekleşen panele konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Yüceşahin, Sakarya İl Göç İdaresi’nden uzman Yakup Öztürk, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi'nden Fatih Alkadah katıldı.

Panelde ilk olarak söz alan Doç. Dr. Murat Yüceşahin, Suriyeli göçmenlerle ilgili ellerinde yeterli veri olmadığını belirterek, bu konuda araştırma yapılırken düşülen hatalardan birisinin de göçmen ailelerin çocuk sayıları olduğunu söyledi. Doç. Dr. Yüceşahin, “Afrika ülkelerinde kadın başına 4-5 çocuk oranına rastlayabilirsiniz ancak Suriyelilerde böyle bir durum yok. Türkiye ortalamasından sadece 1 fazla çocukları var. Çok çocuk yapıyorlar gibi olumsuz bir kimlik inşa ediliyor” dedi. Türkiye’de birçok ülkeden göçmen bulunduğuna değinen Doç. Dr. Yüceşahin, Türkiye’nin ABD gibi ulus ötesi ülkelere yönelik oluşan göç koridorları üzerinde olduğunu söyledi.


Ortadoğulu göçmenler çok hareketli

Göçmen gruplarının hareketlerinin ve göç deneyimlerinin araştırılması gereken konular olduğunu ifade eden Yüceşahin, şunları kaydetti: “Çatışma bölgesinden mi gelindiği, işçi olarak ya da eğitim nedeniyle mi göç yaşandığı, gidilen ülkenin kurumlarının ve mekanizmalarının göçmenlere yaklaşımı gibi konular önemli. Göçmenler incelenirken yabancılaşma konusu da göz ardı edilmemeli. Suriyeli göçmenler, Türkiye gibi kendileriyle ortak kültürel bazı unsurlar bulunan ülkelere gelse de aslında onlar yabancı bir ülkedeler.

Türk toplumuyla karşılaştırdığımızda Suriyeli ve genel olarak Ortadoğulu nüfusun çok daha hareketli olduğunu görüyoruz. Biz eğitim gibi nedenler olmadıkça Türkiye’nin dışına çıkmayı pek tercih etmiyoruz. Ancak Türkiye dışındaki Ortadoğu ülkeleri böyle değil. OPEC ülkeleri iş gücü esasında çok fazla insan değişimi yaşadı. Biz ise hiç hareket etmeyen bir nüfusuz. Bizim nüfusumuzun içerisine yerleşen mobil bir nüfus oluştu. Dolayısıyla yabancılaşmanın önemli boyutlarından birisi de bu söz konusu hareketlilik.”


Göçmenlerle ilgili akademik bilgiler


Yapılan araştırmaların göçmenlerin ayrımcılığa uğradıklarını gösterdiğine değinen Yüceşahin, “Suriyelilerin çok rahat insanlar oldukları, perdelerini bile çekmedikleri, evlerinin balkonlarında rahat rahat oturdukları söyleniyor. Bu bile araştırmaların doğruluğunu bize gösteriyor. Göçmenlerin nasıl marjinalleştikleri, ten renkleri, giyim tarzları, aksan ve dil kullanımları, aile yapıları, yaşam biçimleri, neler yiyip içtikleri, hane halkı ilişkileri, toplumsal cinsiyet pratikleri gibi çok önemli bilgileri bize veriyor. Araştırmalar bize göçmen gruplarından ilk kurban edilen hususun çocukların eğitimi olduğunu gösterdi. Bunun içerisinde de kız çocuklarının eğitimi en geri planda. 6 ile 9 ay boyunca eğitim alamayan çocuklar var. Mezhepsel ve dinsel pratikler de insanları marjinalleştirir” dedi.

Türkiye’de kamplarda yaşamlarını sürdüren göçmenlerin bu deneyimlerinin kendilerine çok önemli bilgiler verdiğini ifade eden Yüceşahin, “Şimdi birçoğu kamp dışına çıktı. Bunların ekonomik ve sosyokültürel özellikleri hakkında bilmediğimiz çok şey var. Suriyelilerle profesyonel ilişkinin geliştirilmesiyle ilgili atılacak adımlar neler olmalı, sağlıkla ilgili hizmeti sunanlar bu farkındalığın farkında mı, sosyal hizmet görevlileri bu farkındalığa sahipler mi. Bunlar önemli sorunlar” diye konuştu.


Sakarya’da 6 bin göçmen var

Sakarya İl Göç İdaresi Uzmanı Yakup Öztürk ise göçmenlerle ilgili istatistiki bir takım verileri aktardı. Suriye’den Türkiye’ye geçen 252 kişilik ilk kafilenin 29 Nisan 2011 tarihinde geçtiğini anımsatan Öztürk, özetle şunları söyledi: “Bu tarihten sonra Kobani’den de 200 bin kişinin gelmesiyle birlikte Türkiye’ye geçici koruma amaçlı gelen Suriyeli sayısı 2 milyon 800 bine ulaştı. Sakarya’da ise 6 binli sayılara ulaştı. Bu göçmenler Sakarya ili içerisinde daha çok Adapazarı, Hendek, Akyazı, Serdivan ve Erenler ilçelerinin kırsal kesimlerinde ikamet ediyorlar. Göçmenlerin Sakarya’ya girişi için geçici kimlik belgeleri almaları gerekiyor. Biz bu kimlikleri vermeden önce göçmenleri 30 günlük bir güvenlik soruşturmasından geçiriyoruz. Bu süre zarfında geçici bir form veriyoruz. Bu formla sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorlar. Bu form ile kanunlardan, kurallardan yönetmeliklerden sorumlu olduklarını göçmenlere tebliğ ediyoruz. 30 gün sonra güvenlik soruşturması olumlu olan Suriyelilerin ön kayıtları alınıyor ve geçici koruma belgesi veriliyor. Bu kimlik belgesi süresiz olarak veriliyor. Bakanlar Kurulu iptal etmedikçe Türkiye’de süresiz olarak kalabiliyorlar. İkamet belgesi alan bir Suriyeli ile geçici ikamet belgesi alan bir Suriyeli eş değer değil. İkamet izni alan bir Suriyeli beş yıl sonra vatandaşlığa hak kazanabiliyor. Geçici kimlik belgesi alan bir Suriyeliye ise vatandaşlık hakkı sağlanmıyor. Çalışma izni belgesine sahip olmak için Bakanlar Kurulu’nca belirlenen iş alanlarında çalışmak üzere başvurabiliyorlar. Daha önce kaçak çalışıyorlardı. Kaçakçılık, hırsızlık, gasp gibi toplumsal olaylara sebebiyet verebiliyorlardı. Artık çalışma izni ile bu sorun büyük oranda aşılmış oldu.”

Geri dönmeyecek olanlar uyum sağlamalılar

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi'nden Fatih Alkadah ise konuşmasında, çatışmalar devam ettiği sürece göçmenlerin geri dönme şansının azaldığına dikkat çekerek, “Hem Türk toplumu hem Türk Devleti belki de hiçbir devletin yapamayacağı kadar cömertçe yaklaştı bu olaya. Ama bizim acilen tamamlayıcı uyum çalışmalarını hızlandırmamız gerekli. Yani ya burada kalacaklar ya da dönecekler. Kalacaklarsa bizimle yaşayacaklar. Bizim de beraber yaşayacağımız bu insanlarla ortak bir noktada buluşacağımız bir paydayı kendimize belirlememiz gerekiyor O bakımdan politikalarımızı şimdiden çizmemiz çok önemli” ifadelerini kullandı.
8 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
88145bef38cfcad2092c48f865eaa238@