Sahte gündemler altında kendimizi kaybediyoruz. Rabbimiz ise önümüze altın fırsat koyuyor:
Üç aylar!
Çoğu defa sahte ve sentetik gündemlerin bombardımanı altında adeta kendimizi kaybediyoruz. Rabbimiz, şimdilerde önümüze altın bir fırsat koyuyor: Üç aylar! Esasen buna sahici ve ilahî gündem de diyebiliriz. Zira Cenab-ı Hak, bu aylarda af ve mağfiretini, nimetlerini sağanak sağanak yağdırıyor...
Ali İhsan ER'in yazısı...
İnsan, ruh dünyası ve yaratılıştan sahip olduğu kabiliyetleriyle diğer varlıklardan tamamen farklılık gösterir. O, bazen meleklerle atbaşı yarışırken bazen de insanlıktan tamamen aşağı derecelere düşer ama inanmış ise Hz. Adem gibi hatasını anlar ve affı için gece-gündüz istiğfar edip kendisi hakkında af hükmünü bekler.
Kullarına rahmetiyle muameleyi kendisine şiar edinen Hz. Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde "Rahmân’ın kulları" vasfıyla meleklerle aynı kefeye koyar melekleşmiş insanları: Onlar öyle kimselerdir ki, yeryüzünde mütevazı olarak yürürler, cahiller kendilerine laf atarsa "selâm" der geçerler.
Gecelerini Rabb’lerine secde ederek, O’nun divanında durarak geçirirler. Rahmeti sonsuza el açar: Rabb’imiz cehennemin azabını bizden uzaklaştır, der, yalvarıp yakarırlar. Ve yine onlar, yalan ve boş sözün yanında bulunmaz, şayet boş ve faydasız olan bir söze maruz kalırlarsa da fitneye sebep olmamak için vakar ile geçip giderler.
REGAiB GECESi BiZE NE ANLATIR?
İşte Recep ayıyla başlayan üç aylar ve onlarla beraber birer hediye olarak bize lütfedilen mübarek geceler, Rahman’ın kulları arasına katılmak isteyen insanlar için ayrı bir önem arz eder. Efendimiz (s.a.s.)’in yapılan duaların reddolunmayacağını müjdelediği geceler arasında ifade ettiği Receb ayının ilk cuma gecesi olan Regâib Gecesi de bu gecelerden birisidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), "Recep Allah’ın, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır" buyurarak bizim dikkatlerimizi üç aylar üzerine çekmiştir. Allah dostlarından Zünnûn Hazretleri ise, "Recep ekme, Şaban sulama, Ramazan ise toplama ayıdır.
Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa onun cezasını çeker" buyurarak bu ayların önemi üzerinde durmuştur. Yine bazı büyüklerimiz, seneyi bir ağaca benzeterek Recep ayını, ağacın yapraklı bulunduğu günlere, Şaban ayını ağacın meyveli bulunduğu günlere, Ramazan’ı da ağacın meyvesinin toplanacağı hasat günlerine benzetmişlerdir.
Yer yer sürçmüş günah işlemiş; işlemiş ama pişman olmuş insanların temizlenmeleri için; temizlenip tekrar melekleşmiş insanların arasına katılabilmeleri için rahmetin araladığı kapıdan geçip huzura varma günleridir bu günler. Yine bu günler "Rahmetim gazabımı geçmiştir" buyuran Hz. Allah (c.c)’ın o engin rahmetini kullarına sağnak sağnak yağdırdığı günlerdir.
BU FIRSATI KAÇIRMAYIN!
Bu günler herkesin ferden ferde "öze dönme günleri"dir. Herkes kendi muhasebesini yapmalı; amellerini, ebedi yolculuğu için yaptığı hazırlıklarını bir daha kontrol etmeli. Allah Rasulü’nün (s.a.s.) kavuşmak için "Allah’ım! Hakkımızda Receb ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a eriştir" diye Rabb’ine dua edip hasretini dile getirdiği bu günler çok iyi değerlendirilmeli.
Diller Kur’an’ı yeni nazil oluyormuşçasına okumalı ve kendisini ona tek muhatap bilmeli.. Kur’an’la coşan gönüller istiğfar ve tesbihlerin ferahlatıcı ikliminde sükunete ermeli.. Siyasetle kirlenmiş beynimiz tefekkürle, günahlarla kirlenmiş ruhumuz da zikirle temizlenmelidir. Allah’a en yakın olduğumuz an olan secdeye başımızı koyduğumuzda Dost’a yakınlığın heyecanı sinelerimizde derinlemesine duyulmalı ve kalp atışlarımız ritmini değiştirirken gözyaşlarımız bu vuslata ayrı bir boyut kazandırmalı...
Ve sonunda, kazanılan bu boyutu bir fırsat ve şefaatçi bilerek kıpırdayan dudaklarımız, mağdur ve mazlum İslam alemini hatırlayıp onlara zulmeden zalimleri dil-i Mutlak olan Allah’u Teâlâ’ya havale etmeli... Bu vesileyle bütün okurlarımızın üç aylarını kutlar, İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Rahmet-i Sonsuz’dan niyaz ederiz.
Üç ayları değerlendirme adına neler yapabiliriz?
Öncelikle ciddî bir nefis muhasebesi yapabiliriz. Günümüzde özeleştiri dedikleri nefis muhasebesi aslında insanın bulunduğu noktayı belirlemesi açısından çok önemlidir. "Ben nereden geldim? Bu dünyaya gönderiliş amacım ne? Şimdi ne yapıyorum? Nereye gidiyorum?" sorularını kendimize sorarak tefekkür iklimine açılabilir, hayatımızın artı ve eksilerini çıkarıp bir bilanço hazırlayarak durumumuz hakkında bir değerlendirme yapabiliriz. Bu şekilde, yapmış olduğumuz hataları ve günahları daha iyi görme fırsatını yakalamış olacağız.
Tövbe etmeliyiz
İkinci olarak da bu günahlara karşı içten gelerek tövbe edebiliriz. Zira içten gelen pişmanlık ve hâlis niyetle yapılan tövbeler insanı günahlarından arındırır. Daha sonra bu duygu, gönül dünyamızda bir ışık yakacak ve bizi kulluk ve vazife aşkıyla hayırlı ve faydalı işler yapmamıza vesile olacaktır.
Oruç tutabiliriz
Bu günlerde Allah Resulü’nün diğer günlere nazaran daha çok oruç tuttuğunu ve devamlı hayır yapma peşinde olduğunu görüyoruz. Biz de elimizden geldiği kadar oruç tutabilir -aynı zamanda bu Ramazan’a hazırlık da olur- ve imkanlarımız nispetinde muhtaç olan insanlara maddi yardımlarda bulunarak onları sevindirebiliriz.
Bol bol Kur’an okuyabiliriz
Bu mübarek günlerde mealiyle birlikte anlayarak bir Kur’an okuma seferberliği başlatabiliriz. Akşamları fazla değil on veya yirmi dakikamızı bu işe ayırabiliriz. Her gün Kur’an’ı mealiyle birlikte okuyup öğrenerek tefekkür edebiliriz. Bu vesileyle evimizde ayrı bir bereket olacak ve Kur’an’ın nuruyla içimiz aydınlanacaktır.
Camilere gidebiliriz
Herhangi bir vakit namazı kılmak için büyük bir camiye gidebiliriz. Bu, kulluk şuurumuzu coşturacaktır. Bu şekilde Allah’a kul olmanın engin hazzını iliklerimize kadar hissetmiş olacağız. Bunun dışında yakınlarımızı ziyaret için özel zamanlar programlayabiliriz. Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de akraba ziyaretlerine yaptığı ısrarlı vurgu dikkate alınırsa, bunun karşılığında verilecek sevabın derecesi de anlaşılmış olunur. Bu aylarda fakir fukaraya, başı okşanmaya muhtaç yetimlere, kendisine bakacak kimsesi olmayan dula, yaşlıya sadaka için özel bütçe ayrılmalı. Mübarek geceler bütün ev halkı ile bir bayram neşesi içerisinde geçirilmeli.
Tatilde ruhunuz da dinlensin
Havaların ısınmasıyla tatil dönemi başladı. İyi bir tatil elbette herkesin hakkı. Ancak tatili sadece bedenin dinlendirilmesi olarak anlamak eksik bir tatil anlayışı olur. Tatilde bedeninizin hakkını verirken ruhunuzun da hakkını verin. Yani bol bol Allah’a teşekkür edin, manevi gelişiminizi sağlayacak eserler de okuyun ve kâinatın sırlarını kavramaya çalışın.
Kaynak: Bugün