CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Sakarya'da ortalama deprem aralığının 25-30 yıl olduğunu belirterek, "İyimser tahminle yolu yarılamış görünüyoruz. Peki biz, yeni bir depreme hazır mıyız" dedi.
Depremden tek korunma yolunun güvenli konut olduğunu söyleyen Özkoç, "16 yılın sonunda güvenli konut sorunu hala çözülemedi. Kent merkezinde, depremde yıkılacağını bildiğimiz yüzlerce orta hasarlı yapı ve deprem atlatmış, yorgun, çok katlı bina, hala el değmemiş şekilde duruyor. Binlerce insanımız bu evlerde yaşıyor. Yasa, yönetmelik çıkarmakla sorun çözülmez, çözülmüyor. Bir an önce siyasi irade ortaya konulmalı" dedi.
Özkoç, yarın, Ferizli Belediyesi'nin yoksul vatandaşların oturduğu deprem konutlarını satışıyla ilgili iptal davası açacaklarını bildirdi.
Özkoç'un açıklaması şöyle:
"17 Ağustos depreminde, Sakarya'da 3 bin 891, depremin etkisinin görüldüğü diğer illerle birlikte bakıldığında 17 bin 480 insanımız yaşamını yitirdi.
Tam 16 yıl önce.
On binlerce ev, işyeri yıkıldı, hasar gördü.
Deprem araştırmalarına göre, Sakarya'nın bulunduğu bölgede 750-1000 kilometre kalınlığındaki kesit, jöle kıvamında ve kentin deprem aralığı ortalama 25-30 yıl.
İyimser tahminle, yeni bir deprem için yolu yarılamış görünüyoruz.
Peki yeni bir felaketten korunmanın yolu ne? Tek yolu var; güvenli konut.
İnsan canının rantı olmaz
16 yıldır, Türkiye'de, Sakarya'da güvenli konut adına ne yapıldı?
Daha ilk adım olan bina envanterimiz yok. Kaç binamız var, kaç yaşında, depreme ne kadar dayanıklı bilmiyoruz.
En azından deprem riski haritamız var. Buna göre en riskli alanlarda iyileştirme yapılamaz mı?
Yapılamaz. Çünkü para getirmiyor. 'Müteahhit para kazanmadığı işe girmez' diye sadece rant alanlarında dönüşüm yapılıyor, riskli alanlarda değil.
Toplanma alanı olarak belirlenen yerler bile, rantı yüksekse, teker teker imara açılıyor.
İnsan canının rantı olmaz. Sosyal devlet, ne kazanırım, ne kazandırırım diye düşünmez, halkının canını ve refahını düşünür.
Biz böyle bilir, böyle inanırız.
Yarın dava açıyoruz
16 yıl önce, depremden sonra hayırseverlere yer tahsis edilerek, devletin kasasından tek kuruş çıkmadan yaptırılan Ferizli'deki depremzede konutları, geçtiğimiz günlerde satışa çıkarıldı.
Depremden sonra elinde avucunda hiçbir şeyi kalmayanlar arasından Valilik tarafından noterle belirlenen kardeşlerimiz, bu evlere yerleştirilmişti. Evler önce il özel idaresine, sonra Büyükşehir Yasasıyla Ferizli Belediyesi'ne devredildi. Belediye ne yaptı? 'Zaten 16 yıldır para ödemeden oturuyorlar, konutlar bana devredildi, arazisi de değerli, ben burayı satarım' dedi. Sattı. Biz de yasal süremiz içinde, yarın satışın iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açıyoruz.
Hadi sosyal devlet ilkesini gözetmiyorsunuz, içinde yaşayan insanların yoksulluğunu hesap etmiyorsunuz. Şunu bilmelisiniz; siz ancak orayı boşaltabilir ve afet kanununa göre "hak sahibi" olanları yerleştirebilirsiniz, mahkeme kararı bunu söylüyor. Kesinlikle satışını yapamazsınız. Biz de yarın davamızı açıyoruz. Adalete; yoksul insanların da güvenli konutlarda yaşamaya hakkı olduğuna inanıyoruz.
Riskli binalar artık yıkılmalı
İnsanlarımız ölmesin, ölmeyelim istiyoruz.
16 yıl geçti, daha yıkımı tamamlanmamış orta hasarlı konutlar duruyor. 2500 tane deprem atlatmış, yorgun, yüksek katlı bina kent merkezinde duruyor.
İnsanlar, yeni bir depremde yıkılacağını bildiğimiz binaların içinde yaşamlarını sürdürüyor.
Bu binalar, hem içinde oturanlar, hem de çevresinde yaşayan insanlar için büyük risk. Bir an önce yıkılmaları gerekiyor.
Peki başka?
Biz kendi binamızın depreme ne kadar dayanıklı olduğunu biliyor muyuz?
Yarın deprem olursa nerede toplanacağımızı, yardıma nasıl ulaşacağımızı biliyor muyuz?
Kendimizi, kentimizi depreme hazır hissediyor muyuz?
Gerekli adımları atılmayışı, ekonomik gerekçelerle açıklanamaz, kabul etmiyoruz.
Ortada 16 yıldır ödediğimiz Özel Tüketim Vergisi var, mesela. Şu ana kadarki tutar, 65 milyar lirayı aşıyor. Kentsel dönüşümden elde edilen rantlar var. Bize söylenen; rantı yüksek yerlerden elde edilen gelirin, rantı düşük yerlerde kullanılacağı değil miydi. Buradaki tutarın ne kadar olduğunu kestiremiyoruz bile.
Sonuçta kaynak var, kaynak yaratılır. Önemli olan politik öncelikler. Kentlerimizi, halkımızı depreme güvenli hale getirmeye karar veriyor musunuz, vermiyor musunuz? Cevaplanacak soru bu bence. Kararlılıkla, kökten, topyekün yürütülebilecek bir çalışma bu, göstermelik adımlarla, yasa, yönetmelik çıkarmakla olmuyor, yama yapmanın ötesine geçmiyor.
Risk arttıkça, duyarlılık azalıyor
Artık kararlılık ortaya konulsun. Zamanımız daralıyor. Depreme karşı en duyarlı olduğumuz zaman, depremin ikinci günü, yani en güvenli olduğumuz zaman aslında. Biz riskimiz artarken, duyarlılığımızı kaybediyoruz. Deprem yaklaşıyor, hafızalarımızı tazeleyelim. Çözümü ortada olan bir sorundan, yine büyük, tarifsiz acılar çıkarmayalım.
O felakette yaşamını yitiren kardeşlerimiz için bir gün değil, her gün dua ediyorum. Hayatta kalanların güvenli yaşayabilmesi için de sadece bir gün değil, her gün mücadele ediyorum, etmeye devam edeceğim."