Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından düzenlenen Duayenler Akademisi etkinlikleri kapsamında bu haftanın konuğu Sakarya’nın son dönemde yetiştirdiği önemli yazarlardan biri Necati Mert oldu.
SAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde düzenlenen söyleşiye konuk olan Necati Mert, yazarlık hayatı boyunca hayatın dışından bir şey yaratarak hiçbir şey yazmadığını söyledi.
"Tiyatrocu Olmak İstiyordum"
Ortaokulda tiyatro ile tanıştığını söyleyen Mert, “12 Mart Muhtırasına kadar ben hikâye yazmayı düşünmüyordum. Aklımda sadece tiyatro vardı. Bugüne kadar 10’un üzerinde tiyatroda rol aldım ve yönettim. Lisans tezim Haldun Taner’in tiyatro oyunları üzerineydi. Tezimi hazırlarken Haldun Taner ile iki yıl boyunca defalarca bir araya geldik. Haldun Taner bana bir keresinde ‘Romanın geleceği yok. Roman okumaya kimsenin vakti olmayacak, insanlar, Kadıköy 'den vapura binip köprüde inene kadar başlayıp bitirdiği bir tür arıyor’ demişti. Bugün hikaye yazmamda önemli bir etkendir bu söz” şeklinde konuştu.
Hikâye yazmaya 12 Mart’tan sonra cezaevinde geçirdiği dönemde karar verdiğini dile getiren Mert, “O dönemde en iyi hikaye yazarı nasıl yazıyor diye öğrenmek istedim. Cezaevindeyken nişanlımdan Füruzan’ın Parasız Yatılı kitabını istedim. Kitabı aldığımda dikkatle okuyup inceledim, notlar aldım. Çıkardığım notları hala saklıyorum. Bugüne kadar biriktirdiklerim benim mutfağım ve bu mutfak herkese açık” dedi.
"Hikaye ve Öykü Kelimesi Arasında Fark Yok"
Öykü kelimesinin çıkışını anlatan Mert, “Öykü kelimesinin çıkarıldığı tarih 1930 ve 1935 arasıdır. Yani Türk Tarih Kurumunun ve Türk Dil Kurumun kurulduğu tarihlere denk gelir. Burada amaç cumhuriyet devrimi olduktan sonra Arapça ve Farsçadan gelen kelimelerin yerine ulusal dile uygun kelimeler yaratmak istemişlerdi. Bunun için Türkçe’nin en eski lehçelerine kadar araştırma yapıldı. Fakat başarılı olamadılar” şeklinde konuştu.
Mert, “Hikaye kelimesinin yerine Türkçe bir kelime bulmak için o dönem çalışma yapılmış. Halk ağzından derlemler diye çalışma yapılmış, hikâye kelimesi yerine kullanıla bilecek 22 adet kelime bulunmuş. Fakat o 22 kelime arasında öykü kelimesi yoktu. 1950 hikâyeci kuşağının öykü kelimesini ilk onların kullandığını ve piyasaya sürdüğü ü düşünüyorum” diye konuştu.