Prof. Dr. Muzaffer Elmas, “Yeni bir dönem yaşıyoruz. Toplumsal uzlaşmanın temel alındığı bir süreçte sorunlarını aşmış, istikrar sağlanmış, birçok alanda dönüşüm ve değişim yaşamış bir Türkiye var. Normalleşme ve kurumsallaşma aşamalarının ardından Yeni Türkiye’nin, şimdi yeni bir sisteme ihtiyacı var” şeklinde konuştu.
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) ile Politik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (PESA) tarafından düzenlenen “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” konulu bir panel gerçekleştirildi. 21 Mayıs 2015’te Sosyal Gelişim Merkezi Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü SDE Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün\'ün yaptığı panelde Dr. Murat Yılmaz (SDE), Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bünyamin Bezci (PESA), Doç. Dr. Mehmet Şahin (SDE), Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih Savaşan (PESA), Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fatih Yardımcıoğlu (PESA) ve Sakarya Üniversitesi öğretim elemanı Arş. Gör. Furkan Beşel (PESA) konuşma yaptı.
PESA Başkanı Doç. Dr. Şakir Görmüş açılış konuşmasında, Türkiye’nin gündeminde yeni anayasa, başkanlık sistemi ve çözüm süreci olmak üzere üç tane ana konu olduğunu söyleyerek bu konularda bilgi kirliliği ve eksikliği olduğunu vurguladı. Görmüş, “Ülkemizde bir toptan reddedicilik veya toptan kabul edicilik var. Bu panelle ve izleyen programlarımızla bu üç konunun araştırılıp bilimsel temellerle tartışılmasını hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
Büyük hedefler için yeni sistem
Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, yaptığı açılış konuşmasında üniversitedeki değişim ve dönüşüm ile Türkiye’deki değişim ve dönüşüm hamleleri arasındaki benzerliklere değindi. Rektör Prof. Dr. Elmas, “Konuyu üniversite açısından ele aldığımızda, genel yapıdan çok farklı olmayan süreçlerden geçmek gerekiyor. Var olan sistemde birtakım yenilikler yapılıyor ve o dönem için hedeflenene ulaşabiliyorsunuz. Bir sonraki aşamaya geçildiğinde hedeflerinizi büyüterek daha farklı değişim ve dönüşümler yaşamak şart oluyor, ama var olan sistem ne yazık ki bu hedefler için dayanıklılık, süreklilik arzetmiyor. Böyle bir durumda, hedefleriniz doğrultusunda önce sistemin dönüşmesi gerekiyor ki, istediğiniz atılımları yapabilesiniz” diyerek kurumsal dönüşümün gerekliliğine işaret etti.
Başkanlık Sistemi tercih değil, zorunluluktur
Türkiye’nin de hedeflerinin büyük olduğunu söyleyen Prof. Dr. Elmas “Geçtiğimiz on yıla baktığımızda, hedeflerimizin de giderek büyüdüğünü görüyoruz. Eğitimden sağlığa, iç politikadan dış politikaya birçok alanda olumlu sonuçlanan hamleler yapıldı. Şimdi Türkiye, geldiği bu noktadan bir üst aşamaya çıkmak istiyor. Bugüne kadar Türkiye’yi bu düzeye taşıyabilen yönetim biçimi, başka bir deyişle mevcut statik yapı, yeni hedefler için yetersiz kalıyor. Dolayısıyla mevcut yapının, yerini yeni bir yapıya bırakması, büyük hedeflere uygun bir zemin için yeni bir sisteme kavuşması gerekiyor. Bu bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bunun adı yarı başkanlık olur, başkanlık olur, hukuki boyutu ayrı. Ama böyle bir gerekliliğe gönülden inanıyorum” şeklinde konuştu.
Siyasetin varlık nedeni, ortak idealler oluşturmaktır
Panelde konuşan SDE Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün “İlerlemek, gelişmek ve daha iyi koşullarda yaşamak; toplumsal, siyasal ve ekonomik anlamda bizim değerlerimiz çerçevesinde yeni idealler ortaya koymak ve toplumu da bu yönde motive etmek; kaynaklarınızı da bu konuda mobilize etmek gerekir. Dolayısıyla siyasi bir stratejiyi ve herkesin kabul edebileceği ortak idealleri oluşturmak gerekir. Siyaset dediğimiz kurumun varlık nedeni budur” dedi.
Son on iki yıl içinde bu vesayetçi demokrasinin geriletilmesi için çok işler yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Akgün “Yaşamaya değer bir Türkiye’yi birlikte inşa etmemiz lazım. İşte bunun bir ayağı olarak başkanlık sistemi öneriliyor. Aslında bir hükümet sistemi tartışması yapıyoruz ve bugün de bunları konuşmak için buradayız” dedi.
SDE Demokrasi Koordinatörü Dr. Murat Yılmaz, “Türkiye’de Siyasal Sistem Tartışmaları” başlıklı konuşmasında “Sistem tartışmaları önemli, ama bir söz var ‘hiçbir Anayasa veya hiçbir sistem insanların akıllı olmak mükellefiyetini ortadan kaldırmaz’. Burada akıl derken kastettiğimiz, siyasi bir akıldır, demokratik bir akıldır. Buradaki temel varsayımımız, çoğunluk yönetir, çoğunluk seçer, seçtiğini doğru seçer. Yani kitleler bu manada bilgedirler. Bu temel varsayım Türkiye’de kabul edilmediği için vesayetçi sistemler ortaya çıkıyor. 19. Yüzyıldan itibaren devam eden özellikle tek parti ve 27 Mayıs’tan itibaren sistematik karakter kazanıyor” diyerek Türkiye’nin siyasi tarihine değindi. Dr. Yılmaz, birçok maddesi değişmesine rağmen ’82 Anayasasının bürokratik vesayetinin belkemiğini kıran değişikliğin, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin sağlanması olduğunu söyledi.
Başkanlık Sistemi zorunludur
PESA Politika Direktörü Doç. Dr. Bünyamin Bezci, “Politik Kararların Üstünlüğü ve Başkanlık” başlıklı bir sunum yaptı. Bezci, “1980’lerde gelişen piyasalar karşısındaki acziyetle birlikte hissedilen Başkanlık ihtiyacının bir zorunluluk halini aldığını söyledi. Bezci, “Bölgesel anlamda siyasi ve ekonomik aktör olmanın yolu, piyasanın uluslararası aktörlerinin egemenliğine boyun eğmekten değil, kendi politik oyununu kurabilmekten geçmektedir. Siyaset piyasanın değil, piyasa siyasetin peşinden gitmelidir. Demokrasinin doğal sonucu da zaten siyasi iradenin güçlenmesidir. Yine de unutmamak gerekir ki söylediklerimiz, ancak güçlü ekonomik yapılar için geçerlidir. Piyasanın devlet karşısında güçsüz olduğu ülkelerde Başkanlık, diktatörlük olur” diyen Doç.Dr. Bezci, Türkiye ekonomisinin bu eşiği çoktan geçtiğini söyledi
Olumsuzlukları gören ve tedbir alan bir ülkeyiz
Prof. Dr. Fatih Savaşan (PESA), “Siyasi İstikrar ve Ekonomi İlişkisi” başlıklı sunumunda bu konuda yapılan çalışmalara değindi. Savaşan, “1990’lı yıllarla 2002 sonrasının karşılaştırması, fazla izaha gerek bırakmaksızın her şeyi gözler önüne sermektedir. 90’lı yılların koalisyonlu yönetemeyen Türkiye’si, Türkiye’yi 2001 krizine taşımıştır. Tüm ekonomik göstergelerin dip yaptığı bir Türkiye’den, yeni bir iktidarla başlayan istikrar döneminde hızla toparlanan bir Türkiye’ye geçiş yapılmıştır. Türkiye, cari açıktan orta gelir tuzağına, olumsuzlukları gören ve tedbir alan bir ülke durumundadır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir ülkede, geriye dönüş yapılamayacağına göre, bir hamle daha yapıp siyasi istikrarsızlıkları önemli ölçüde denklem dışına çıkarabilecek bir hükümet sistemi değişikliği yapılmalıdır” dedi.
“Türkiye’nin Dış Politikası” başlıklı bir sunum yapan Doç. Dr. Mehmet Şahin (SDE) de konuşmasında uygulanan politikalara dikkat çekti. Doç. Dr. Şahin “2000’li yıllar öncesinde Batı eksenli, bölgeyi fazla görmeyen bir ülkeydik. 36 milyar dolar olan ihracatımızın sadece %5’i, denizden komşumuz ülkeler dâhil, 13 komşumuzlaydı. Ekonomik ilişkiler bu kadar zayıfsa aslında hiçbir ilişki yoktur anlamına gelir. Olan ilişki de güvenlik eksenliydi. İlişki sorunlardan oluşuyordu. Bu durum, yeni iktidarla birlikte değişme gösterdi. Kurumsallaşarak sürdürülebilir politikaların üzerinde duruldu. Sıfır sorun politikasını eleştirenler, bunu yanlış anlamaktadır. Sıfır sorun politikası, bir irade beyanıdır ve ‘ben artık komşularımı sorun olarak görmek istemiyorum’ anlamına gelmektedir” dedi.
Konuşmacıların ardından Doç. Dr. Fatih Yardımcıoğlu ve Arş. Gör. Furkan Beşel, PESA’nın “Başkanlık Sistemi” anketinin bulgularını katılımcılarla paylaştılar.