Kalp kapakları bozuklukları, sık karşılaşılan hastalıkların başında geliyor. ASM Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Çiçek, hastalığın belirtilerini ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Çiçek
Tedavinin zamanı
"Zamanında cerrahi tedavi yapılmayan hastalarda beklenen yaşam süresinde ciddi azalmalar meydana gelmektedir. Kapak hastalıklarında ameliyat kararı alınmış hastalarda günümüzde çeşitli tedavi şekilleri kullanılmaktadır. Cerrahi tedavi şekilleri kendi arasında kasıktan girilerek gerçekleştirilen perkütan işlemler ve açık cerrahi tedavi olarak iki ana başlıkta incelenebilir."
Kalbimizde, kan akımının doğru yönlere gitmesini sağlayan kapaklar vardır. Bu kapaklar kalp atımıyla beraber açılır ve kapanır. Etkili ve doğru bir açılma ile kan, kalp içerisinde kulakçıklardan karıncıklara ve karıncıklardan da ana damarlara doğru akar. Yine, etkili bir kapanma ile yer değiştiren kanın geriye yani aynı odacığa kaçması engellenir.
Kalbimizde odacıklar ve ana damarlar arasında dört adet kapak mevcuttur. Bunlar arasında, kalbin sağ bölümünde olanlar triküspid ve pulmoner; sol bölümünde olanlar ise mitral ve aortik kapaklardır. Bu dört kapak arasında özellikle mitral ve aortik kapaklarda oluşan hastalıklar, diğer iki kapağa göre daha sık karşımıza çıkmaktadır.
Aort darlığı ve yetmezliği
Aort kapağı, kalbin sol karıncığı ile aort ana damarı arasında yer alan üç yaprakçıklı bir yapıdır. Bu kapakta oluşan bozukluklar, aort darlığı ve yetmezliği olarak iki ana başlıkta incelenebilir. Aort darlığı, genellikle doğuştan, yaşlılığa bağlı kireçlenmeden veya geçirilmiş romatizmal ateş hastalığından kaynaklanır. Özellikle kapak yapısında üç yaprakçık yerine, doğuştan iki yaprakçık olması ile oluşan ‘biküspid aortik kapak’ denilen anormallik toplumda %1 - 2’ye varacak kadar yüksek oranlarda görülebilmektedir.
Bu bozukluk erken yaşlarda hastada aort darlığına neden olabildiği gibi, 30 - 40’lı yaşlara kadar şikâyet vermeden de seyredebilir. Yaşlılığa bağlı değişiklik elastiki yapının bozulmasına ve kireç birikmesine neden olabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde görülme sıklığında önemli bir azalma olan romatizmal ateş hastalığı, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde kapak rahatsızlıklarına neden olan önemli bir faktör olarak göze çarpmaktadır. Streptokok cinsi mikrobik boğaz enfeksiyonlarından sonra vücudun bağışıklık sisteminin de devreye girdiği ve sonuç olarak kalp kapaklarında hasarlanma ile sonuçlanan bir süreç oluşur. Hiç kuşkusuz bu mikrobik enfeksiyonun önlenmesine yönelik alınacak tedbirlerle bu hastalığın görülme sıklığı ülkemizde de gelişmiş ülkeler seviyesine inecektir. Ayrıca bazı metabolik hastalıklar, aort damarını ilgilendiren hastalıklar, bazı mikrobik olaylar da aort kapak rahatsızlıklarına neden olan diğer sebepler olarak öne çıkmaktadırlar.
Belirtilere dikkat!
Aort kapak hastalıkları ciddi şikâyetlere neden olabildikleri gibi, tamamen sessiz de seyredebilir.
Öne çıkan belirtiler arasında göğüs ağrısı, nefes darlığı, çabuk yorulma, çarpıntı ve bayılma sayılabilir. Bunlar ortaya çıkana kadar hastalık herhangi bir belirti vermeyebilir.
Öte yandan bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra, cerrahi tedavi yapılmayan hastalarda beklenen yaşam süresinde ciddi azalmalar meydana gelmektedir.
Mitral kapak hastalıkları nedir?
Mitral kapak, kalbin sol kulakçığı ile karıncığı arasında yer alan ön ve arka olmak üzere iki yaprakçıktan oluşan bir yapıdır. Mitral kapak hastalıkları da, tıpkı aort kapak hastalıkları gibi darlık ve yetmezlik olarak iki ana başlıkta incelenmektedir. Mitral kapak sorunlarına neden olan rahatsızlıklar arasında romatizmal ateş hastalığı, dejeneratif rahatsızlıklar, enfektif endokardit, metabolik rahatsızlıklar ve iskemik kalp hastalığı sayılabilir. Mitral darlığı ve yetmezliğinde ortaya çıkan belirtiler nefes darlığı, çarpıntı, yorgunluk, kanlı balgam ve ilerleyen dönemlerde özellikle bacaklarda daha belirgin olan ödemdir. Her ne kadar diğer kapak rahatsızlıklarında ortaya çıksa da, atriyal fibrilasyon adı ile bilinen çarpıntı şekli mitral kapak rahatsızlıklarında daha sık görülmektedir. Bu kalp ritim rahatsızlığı felce kadar varabilen rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Triküspid ve pulmoner kapak rahatsızlıkları mitral ve aort kapak rahatsızlıklarına göre daha az sıklıkla görülmektedir. Triküspid kapak rahatsızlıklarının en önemli sebebi, mitral kapak hastalığının bu kapağı etkilemesi sayılabilir. Buna ek olarak enfektif endokardit gibi mikrobik durumlar, metabolik hastalıklar, doğuştan anormallikler, romatizmal ateş ve travma gibi nedenler kapak rahatsızlığına neden olabilir.
Kapak hastalıkları, en küçükten en yaşlıya kadar geniş bir yelpazede hasta grubunu ilgilendiren rahatsızlıklardır. Özellikle bahsedilen belirtilere sahip hastalar mutlaka uzman bir hekim tarafından muayene edilip, gerekirse eko-kardiyografi ile değerlendirilmelidir. Aynı şekilde romatizmal ateş hastalığı nedeniyle kapak hastalığına sahip hastalar, mutlaka uzman bir hekim tarafından izlenmelidirler. Bu tip hastalarda yeniden geçirilecek bir boğaz enfeksiyonu mevcut durumu daha da kötüleştireceği için, kapak hastalığının derecesine bağlı olarak ömür boyu bile sürebilecek antibiyotik koruması gerekebilir. Diğer önemli bir husus ise kalp kapağında hasar olan hastalarda uygulanacak diş çektirme, sünnet, endoskopi gibi cerrahi işlemlerdir. Bu tip cerrahi girişimlerden sonra kana geçen bakteriler hasarlı kalp kapağında hayatı tehdit eden enfeksiyona neden olabilir. Bu nedenle girişimden önce mutlaka hekime danışılmalı ve gerekiyorsa uygun antibiyotik tedavisi planlanmalıdır.
Tedavi yöntemleri
Kapak hastalıklarında ameliyat kararı alınmış hastalarda günümüzde çeşitli tedavi şekilleri kullanılmaktadır. Cerrahi tedavi şekilleri kendi arasında kasıktan girilerek gerçekleştirilen perkütan işlemler ve açık cerrahi tedavi olarak iki ana başlıkta incelenebilir.
Perkütan işlemler özellikle doğuştan olan pulmoner kapak darlığı, erişkin mitral kapak darlığı veya açık ameliyat uygulaması yüksek riskli olan aort darlığı hastalarında kullanılmaktadır. Yine son yıllarda özellikle erişkin hastalarda perkütan olarak aortik veya pulmoner kapağa kapak yerleştirilmesi teknikleri popülarite kazanmaktadır. Perkütan tekniklerle gerçekleştirilen girişimlerde en önemli kısıtlayıcı faktör, bu prosedürlerin her hastaya uygun olmamasıdır. Bu nedenle kapak rahatsızlığı olan hastalarda hastalıklı kapağın yapısı, kireçlenme derecesi ve perkütan girişime uygunluğu iyice değerlendirilip hastaya bu konu ayrıntılı bir şekilde anlatılmalıdır. Ek olarak perkütan girişimlerle ilgili diğer kısıtlayıcı bir faktörse, yeni gelişen her teknoloji gibi uzun dönemde ne gibi sakıncalar doğurduğunun net olmamasıdır.
Açık cerrahi yöntemleri
Hiç kuşkusuz bu hastalarda açık cerrahi tedavi halen güncelliğini korumaktadır. Açık cerrahi tedavi ise kapak tamiri veya kapağın değiştirilmesi şeklinde olmaktadır. Günümüzde kapak değişimi sonrası oluşan kısa ve uzun vadeli komplikasyonlar göz önüne alındığında, açık kapak tamiri uygulanması sıklığı gittikçe artmaktadır. Bu sayede hastanın hem kendi kapağı ile yaşamasına olanak verilmekte, hem de yapay kapak ile ilgili oluşabilecek sorunların önüne geçilmektedir. Tıpkı perkütan tekniklerde olduğu gibi kapak tamirinde de en önemli faktör, cerrahi deneyim ile birlikte kapağın yapısıdır. Ülkemizde her ne kadar kapak tamiri uygulanması popülarite kazansa da, bu oran gelişmiş ülkelerin maalesef gerisinde kalmaktadır. Bunun en önemli iki nedeni; var olan rahatsızlıkların nedenlerindeki farklılıklar ve bizim hastalarımızın cerrahiye daha geç yönlendirilmeleridir. Daha önceden de bahsettiğimiz gibi romatizmal ateş hastalığı bizim ülkemizdeki kapak hastalıklarında halen önemli bir faktör olmaya devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise kapak rahatsızlıklarının önemli bir kısmını dejeneratif rahatsızlıklar oluşturmaktadır. Bu iki hastalık arasındaki en önemli fark şudur; romatizmal ateş hastalığına bağlı oluşan kapak hastalıklarında tamir, maalesef uzun dönemde dejeneratif hastalıklara göre daha az yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Bu nedenle cerrahlar doğal olarak hastanın ikinci defa ameliyat olması riski yerine, kapak değiştirmeyi daha uygun olarak değerlendirmektedirler.
**Kalp kapağında hasar olan hastalarda uygulanacak diş çektirme, sünnet, endoskopi gibi işlemlerden sonra kana geçen bakteriler hasarlı kalp kapağında hayatı tehdit eden enfeksiyona neden olabilir. Bu nedenle girişimden önce mutlaka hekime danışılmalıdır.
KULLANILAN KAPAKLAR
Kapak değişimi uygulanan hastalarda iki çeşit kapak kullanılmaktadır:
Mekanik kapaklar
Mekanik kapaklar, dayanıklılık bakımından çok üstün olmalarına rağmen, bu kapaklarda kan sulandırıcı ilaçların kullanılması zorunluluğu oldukça önemli bir dezavantaj olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapay materyalde pıhtı oluşumunu engellemek amacıyla kullanılması zorunlu olan bu ilaçların ardından, ameliyat sonrası dönemde periyodik olarak kan düzey ölçümü gerekmektedir. Bu da yaşam konforunu negatif yönde etkileyebilmektedir. Öte yandan bu ilaçların gerekli dozdan daha az kullanılması kapakta pıhtı oluşumuna neden olurken, fazla kullanılması ise özellikle yaşlı popülasyonda beyin kanaması dahil, ölümcül komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Biyolojik kapaklar
Kan sulandırıcı bu ilaçların kullanılmasını gerektirmeyen veya üç ay gibi çok kısa süreler gerektiren biyolojik kapaklar üretilmiştir. Sığır veya domuz materyalinden üretilen bu kapakların en önemli dezavantajı ise özellikle 60 - 65 yaşın altındaki, nispeten daha genç hastalarda 10 - 15 sene içerisinde bozulup ikinci ameliyatı gerektirmeleridir. Bu nedenle bu tip biyolojik kapaklar, özellikle 65 yaş üzeri yaşlı hastalarda tercih edilmektedirler. Yine aynı şekilde hamilelik çağındaki kadınlarda kan sulandırıcı ilaçların fetus üzerindeki negatif etkilerini önlemek amacıyla da kullanılabilirler. Hiç kuşkusuz bu durumda ikinci ameliyat riskinin de mevcut olduğu ayrıntılı bir şekilde hasta ve yakınları ile tartışılmalıdır.
Bilgi ve randevu için: 44 44 276(Çağrı Merkezi)
Sakarya’dan gelecek hastalar için: 0 530 545 47 39