Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Aksoy tarafından yapılan ve Gazi Üniversitesi'nce desteklenen 'Yüksek Gerilim Hatlarının Bitkiler Üzerine Genetik Etkileri" adlı çalışma çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı.
Dört yıl süren çalışmada elektromanyetik alanların canlılar üzerine olan etkileri genetik yönden araştırıldı.
380 kilovoltluk yüksek gerilim hatlarının tam altına yerden yatay olarak 10, 25 ve 50 metre aralıklarla soğan ekildi. Kontrol grubu olarak hattın geçtiği noktanın 100 metreden daha uzağına da aynı bitki ekilerek üç gün süreyle çimlenmeye bırakıldı. Aynı bölgede tarımı yapılan buğdaydan da tohumlar toplanarak laboratuvarda çimlendirildi. Çimlendirilen soğan ve buğday ile yüksek gerilim hattının geçtiği bölgelerde yetişen ve aynı mesafelerden toplanan çeşitli bitkilere ait yaprakların DNA yapılarına bakıldı. Örneklerin alındığı 10 ayrı bitkinin her birinden bin hücre olmak üzere 10 bin hücre incelendi, toplam 100 bin hücre de gözden geçirildi.
10 Metre Mesafede Ekilen Soğan ve Buğdayın Kromozom Yapılarında Bozulma Yaşandı
Araştırma sonucunda, 380 kilovoltluk yüksek gerilim hatlarına 10 metre mesafede ekilen soğan ve buğdayın kromozom yapılarında bozulma yaşandığı kaydedildi. 25 metre mesafede ise bitki hücre bölünmelerinde artışların yaşandığı tespit edildi. Her iki değerlendirme ölçütleri birden göz önüne alındığında, elektromanyetik radyasyonun 50 metre mesafeden sonra etkisini yitirdiği belirlendi. Elektromanyetik radyasyona uzun süre maruz kalan bitkilerdeki bozulmaların daha fazla olduğu gözlemlendi.
Yaptıkları araştırmada yüksek gerilim hatlarının belirli mesafelerde bitkilerin mutasyona uğramasına neden olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Aksoy, yüksek gerilim hatlarının geçtiği alanlarda yetiştirilen ürünlerde mutasyonlar sonucu verim kaybı ortaya çıkabileceğini ve ürün kalitesinde de kayıplar yaşanabileceğini ifade etti.
Mutasyona uğrayan ürünlerin bir sonraki sezonda tohumluk olarak kullanılmasının da ürün kaybındaki artışların daha da artmasına neden olabileceği uyarısında bulunan Aksoy, bu tür alanlarda tarımla uğraşan insanların gelirlerinde kayıplar oluşabileceğini belirtti.
Aksoy, ürün kalitesindeki kayıpların yanında, üretilen ve gıda olarak tüketilen ürünlerde istenmeyen besin maddelerinin oluşmasının söz konusu olabileceğini kaydetti.
Yaptıkları araştırmanın yüksek gerilim hatlarının yaydığı elektromanyetik radyasyonla ilgili tartışmalara ve yeni yapılacak çalışmalara ışık tutması açısından önemli olduğuna dikkat çeken Aksoy, "Çalışmada elde edilen sonuçların tüm canlılarda gözlenmesi kuvvetli muhtemeldir. Yapılan bilimsel araştırmalar uzun süreli olarak elektromanyetik alanlara maruz kalındığında başta lösemi olmak üzere bazı kanser vakalarında anlamlı artışların olduğu kaydedilmiştir. Kısa süreli mutajenite ve kanserojenite testleri olarak bilinen bu ve benzeri test sistemleri, bir ajanın potansiyel mutajen ya da kanserojen olup olmadığının belirlenebilmesi için geçerli ve güvenilir yöntemlerden birisidir. Ancak her mutasyon yapıcı etkenin kanser yapıcı olmadığı da bilinmelidir. Mutasyona neden olan bir etkene insan için kanser yapıcı diyebilmek için, öncelikle çeşitli hayvan türleri üzerinde kanserojen etkinin tespit edilmesi, daha sonra da bunun, hastalıkların toplumdaki görülme sıklığı ve yayılımının araştırıldığı epidemiyolojik çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor. Yaptığımız araştırma sonucunda yüksek gerilim hatlarının belirli mesafelerde mutasyonlara neden olduğu tespit edildi." diye konuştu.
Yüksek gerilim hatlarından kaynaklanan elektromanyetik alanların hem hücrelerin bölünme aktivitesini artırdığı hem de genotoksik etkili bir ajan olduğunun açıkça görüldüğünü anlatan Aksoy, yüksek gerilim hatlarının güzergahları belirlenirken, insanların yoğun olarak kullandıkları alanlardan uzak bölgelerin tercih edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.